30 Eylül 2022 Cuma

FAİZ NEDEN ENFLASYON KERPETEN




 Merkez bankasının özerkliğinin ortadan kaldırılması bir iktidarın göze alabileceği birşey midir?

Kapitalist bir ekonomide bu kurumu (Merkez Bankasını) ortadan kaldırmak sanıldığından da büyük bir gözü karalığı gerektirir.Çünkü bir kapitalist devlette sermaye akışı o devletin sermaye çevrelerine verdiği taahhütlerle doğrudan bağlantılıdır.Sermayenin miktarı ne kadar büyükse bağlantılı olduğu devletin taahhütlerine bağlılığının önemi o ölçüde artar.Merkez bankasının ve para politikalarının özerkliği,en başta sermayeye,  devletin bu taahhütlere sadakatini ifade eder.Sermayenin en üst kanadı konjonktürel şartlar değişse bile devletin para politikalarının bu değişken şartlardan etkilemeyeceğine emin olmalıdır.Çünkü devletin taahhütleri borçların çevrilmesini de garanti eder.


Türkiye'de iktidar işte bu gözü karalılığa sahip epeydir.Erdoğan'ın Merkez bankası üst yönetimiyle anlaşamadığı en önemli konu,politika faizi konusuydu.Başkanlık sistemine geçildikten sonra Merkez bankası üst yönetimi üzerindeki baskılara daha fazla direnemeyip Erdoğan'ın isteklerini uygulamaya başladı.Buna ragmen Kavcıoğlu gibi kayıtsız şartsız biat edecek birini iş başına getirene kadar Erdoğan'la Merkez Bankası arasındaki gerilim sürdü.


Faiz indirme ısrarından vazgeçmeyen Erdoğan,beklediğinin tam aksine dövizin ve enflasyonun patlamasına neden oldu.Enflasyonu düşürme iddiası tutmayınca başka gerekçeler üretmeye başladı.Paramızın değerini  koruyamamasının bizim gibi rekabet gücü düşük bir ülke için bulunmaz bir avantaj olduğunu söylemeye başladılar.Emeğin maliyeti paramız değer yitirdikçe iyice düşecek,bu da Türkiye ihraç mallarına çok önemli bir maliyet avantajı sağlayacaktı.Çin de rekor büyüme atılımlarını düşük emek değeri  sayesinde yapmıştı.


Ne var ki beklenenlerin hiçbiri gerçekleşmedi.İhracat kur avantajına baglı olarak artsa da aynı oranda,hatta daha yüksek oranda ithalat patladı.Sonuçta ithalat ihracat arasındaki makas kapanmadığından cari açık da katlanarak büyümeye devam etti.


Ancak faiz indirme inadında bir gram değişme olmadı.İktidar bunun doğru bir para politikası olduğunu iddia ediyor.Hatta bunun ekonomi bilimindeki yaygın teorileri çöpe atacak bir devrim yaratacağına dair akla zarar iddialara vardırdılar işi.Bunun eninde sonunda enflasyon sarmalından çıkışı sağlayacağını söylüyorlar.Fakat eşyanın doğası gereği bu iddiaları doğrulayacak en ufak bir işaret yok.


Bu süreçle birlikte bankalar rekor karlar elde etmeye başladılar.Elbette bu karların en önemli nedeni gerçek iktisadi faaliyetler değil.Merkez bankasının bastığı paraları en az % 60 üstüne koyarak iktisadi işletmelere satması bu karlılığın tek kaynağı.Bu kadar zahmetsiz para kazanan bankalar,üreticilere,tüketicilere faiz verirken epeyce nazlı davranıyor.Yani Bankalar önemli bir zahmete ve çokça riske girmeden piyasaları hortumluyorlar.


Düşük faiz modelinin elbette asıl kaybedeni emekçiler,emekliler,alt gelir grupları.Çünkü onların ücretlerindeki artış enflasyonun çok çok altında kalıyor.Yoksulluk hatta açlık sınırının altında yaşayanların nüfusa oranı giderek kabarıyor.


Bankalara böyle bulunmaz bir kar kaynağı sağlanmasının elbette ki çok önemli bir nedeni var.Çünkü yıllardır işlettikleri  kolay para/ büyük rant sistemi  kamu bankalarının sağladığı ballı kradiler olmasa yürümeyecekti.İşletmelerin dışarıdan kredi bulabilmeleri Türkiye ekonomisinin artan riskleri nedeniyle zorlaşmıştı.Kaldı ki rant amaçlı imar ve altyapı yatırımlarını finanse edecek dış kaynak bulmak eskisi kadar kolay olmaktan çıkmıştı.Bu durumda en "çılgın projeler" için kaynak sağlama işi kamu bankalarına düşüyordu.Fakat bankaların aldığı büyük riskleri finanse edemezlerse çökmeleri ve nihayetinde hazinenin iflası kaçınılmazdı.O nedenle para basıp bankaların zararlarını finanse etmeye mecburdular Erdoğan'ın düşük faiz ısrarının en önemli nedeni budur.

Elbette bunun çok büyük bir maliyeti olacak.Bu da uzun döneme yayılmış enflasyon,işsizlik ve yaygın yoksulluktur.İktidara gelmesi ihtimali yüksek olan muhalefetin bu işi çözmesi çok zor.

Çünkü toplumu rehin almış bir rant sisteminin verdiği zararları telafi etmenin kestirme hiçbir yolu yok.

Halkın bu giderek büyüyen yoksullaşmaya tepkisi aynı nisbette büyüyecek kuşkusuz.Ancak bu öfkeyi örgütleyebilecek öznenin çok küçük parçalara ayrılmış olması çok ciddi bir engel olarak önümüzde duruyor.