25 Ağustos 2011 Perşembe

Kaddafi Rejiminin Yıkılışı ve Arap Baharı



Nihayet Libya'da Kaddafi rejimi yıkıldı.Çöl vampiri Kaddafi'nin yakalanması da an meselesi.Ülkesini bir parça seven bir insan olsaydı,İsyanları gaddarca yöntemlerle bastırmak yerine adam gibi özgür genel seçimlerin yapılacağı vaadinde bulunurdu.Ne yazık ki onun zalimce yöntemlerle iktidarını sürdürmeyi göze alması,Batılı emperyalist güçlerin eline büyük koz verdi ve sözümona 'insani gerekçelerle' bu ülkeye  müdahalede bulundular.Nato,Birleşmiş Milletler ve AB'nin ne için müdahalede bulundukları belli:Kuzey Afrika'da öngöremedikleri ve sonradan önlem almaları mümkün olmayan siyasi herhangi bir oluşumun vuku bulmasınının önüne geçmek.Kendi kontrolleri altında bir geçiş ve yeniden yapılanmanın olmasını istiyorlar.Petrol piyasasının kontrolünü ellerinde tutmak,İsrail'i ve Batının çıkarlarını tehdit eden devrimsel oluşumları engellemek amaçları...Şimdiki hedefin Suriye olmasının nedeni de aynı.Ancak ne olursa olsun,Arap ülkelerine gerçek bir demokrasinin yerleşmesi yönünde çok önemli devrimsel atılımların miladı olacak Arap Baharı.Uzun bir süreç sonunda Batılıların emperyalist çıkarları da tehlikeye girecek,İsrail'in kendine demokrat filistin halkına kan ve zulüm diktatörlüğü de son bulacak.Fakat bunun için uzun ve sancılı bir sürecin geçmesi gerekiyor.Devrimsel atılımlar bir anda meyvesini vermesi beklenmemeli.

Arap Baharı,zamanla ne Suudi Arabistan ne de İran gibi yobaz diktatörlükleri ayakta bırakacak.Bunun ardından el kaide gibi faşizan oluşumların müslüman/arap dünyasında egemen siyasi anlayış haline geleceğini düşünenler yanılıyorlar. Bu yanılgının arkasında araplara ve müslümanlığa karşı oryantalist önyargıların büyük payı var zaten.

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Feryad

  Kafka'nın kocaman dev bir böceğe dönüşen kahramanı Samsa'yı bilmeyen pek azdır her halde.Dönüşüm, kendi kimliğini ve özgün varoluşunu koruma yönünde girilen bireysel bir savaş ve bu uğurda uğranılan yenilginin alegorisi olarak da yorumlanabilir.Birey topluma karşı eli kolu bağlı,çaresizdir.Çünkü onun infazı,koruma alanı olması gereken aile kurumu içinde gerçekleşmektedir.Gregor Samsa'nın ailesi, onun dönüşümünü kabul etmez,düzelir diye beklerler,fakat bunun mümkün olmadığını anlayınca ölümüne karar verirler.Bu büyük etkileyici hikaye,modern edebiyatta ailenin sorgulanmasının mihenk taşı oldu.Bu tür yapıtlar dönüp dolaşıp Dönüşüm'ü referans yaptılar kendilerine. Natalie Bettelheim "Howl" adlı kısa filminde akla Dönüşüm hikayesini getiren bir hikaye anlatmaya soyunmuş.Bir kadın,bebeğinde bir takım değişimler seziyor,bunları görmezden gelmeye çalışıyor,fakat daha sonra bu durumla başa çıkmaya çalışıyor.En sonunda bu durumu kabul etmek zorunda kalsa da,bundan sonrası ile nasıl başa çıkacağına dair soru işaretleri ile başbaşa bırakıyor izleyiciyi.Bu animasyon bir başka yönden kurt adam'a ve metamorfoz temalı korku filmlerine gönderme yapıyor.Hikaye ürkütücü,iç acıtıcı.Bir annenin bebeğinde tahmin edemediği bir değişim gözlemlemesi ve bu durumla başa çıkamamasının verdiği acı.Bir bebek bir annenin ayna imgesi ise,bu imgenin iç kanatıcı bir suliete dönüşmesi.Neyse..Korkutucu bir hikaye gibi görünen,fakat aslında iç acıtan bir hikayenin olduğu bu animasyonu izleyelim şimdi.

23 Ağustos 2011 Salı

Kadına Şiddet

Kadına karşı şiddet,evrensel bir sorundur ve ne yazık ki dünyanın her yerinde vardır.Ama bizim toplumumuzda dünyanın her yerinde görülenden daha fazla bir şey vardır.Polisinden savcısına,din adamından öğretmenine kadar her mertebede normal sayılan,erkeğe ihsan edilmiş bir hak gibi algılanan bir olgudur...Bu nedenle davaların sonuçsuz kalmasında,polisin olay yerine hep geç gelmesinde,zorbaların kovuşturulmamasında, şiddetin toplumca normal karşılanmasının büyük payı vardır...

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Acının Betimlenmesi

Resim :Bessonov
Kadın korkunç bir şekilde asılmış,ama acısını görmeyelim diye saklanmış yüzü .Adam sanki eziyet etmiyor da normal birşey yapıyormuş gibi yüzünde vakur bir ifade.İnfazcılar bir dans gösterisi mi izliyorlar?Kadının bedeni gayet estetik,seksi,mükemmel...Acıdan daha başka bir şeye,haz ve şehvete davetiye çıkarır gibi.Burada korkunç gözüken hiç birşey yok.Demek ki trajik olan şeyi belli bir takım göstergeler yardımı ile algılayabiliyoruz.İfade,jestler ve davranışların dramatize edilmesi sayesinde.Duygularımız manipüle edilmedikçe olup bitenlerin içindeki trajediyi algılayamıyoruz.Belki sanatçı bizim bu gerçekle yüz yüze gelmemizi istediği için Akedemik görselleştirmeye ve mükemmelleştirmeye başvurdu...İnsan olarak algı dünyamızdaki bu kusur nedeni ile hakikate ulaşmakta zorlanıyoruz.Gerçekliğin pornografiye dönüşmesi tehlikesi her zaman mevcut.Acaba sanatçı pornografiye savrulmadan trajik olanı nasıl ifade eder?Bu da sanatın önemli bir sorunu...

21 Ağustos 2011 Pazar

Chopin'in dokunuşları

Pkuczy'nin bu mükemmel çiziminde Chopin piyano çalıyor.Piyanosu elektrik tellerine bağlı.Çok uzaklara,çağının ötesine enerji taşıyor.Sanatın o yüce büyük enerjisini.Büyük,soylu,fazla bir karşılık ummadan yapan yüreğin ve aklın santralinden doğan o mucizevi,o bitmez tükenmez  hazineyi.Boşuna yaşamamamız gerektiğini ...Bütün yıkıcılığına rağmen, insanın her şeyi yeniden kurabileceğini,daha iyi dünyalar yaratabileceğini..
Elektrik ve elektronik Chopin gibi büyük sanatçıların eserlerini herkes dinleyebilsin diye icad edilmedi.Fakat bu büyük sanatçıların eserlerini her yere ve herkese taşıma misyonunu yerine getiremese idi,inanın teknoloji pek de işe yaramazdı...

Savaşın Gerçek Galibi...


Karikatür :Pkuczy

Karikatür bizi anlatıyor sanki.Ne kadar zor ülkemiz için barış!...Ne kadar uzağına düştük halkların kardeşliğinin..."Üç kişi onlar öldürdü ise beş kişi de biz öldürelim,onlara gününü gösterelim" diyenler bu kadar güçlü bu kadar her şeye hakimken, barışın hayalini bile kurmak imkansız denilecek kadar zor.Bizim ülkemizde akbabalardan ve başka türlü leş yiyicilerden başka hiç kimse zafer kazanamayacak...Görelim bu gerçeği artık....