Bir çiçekçi kız dolaşırdı bir sepet çiçeğiyle
Dolaşırdı akşamcı mekanlarını,yığılıp kalmış barları
Herkesin kırığını döküğünü ovaladığı masalara
Ürkerek sokulurdu ekmek derdindeki çiçekçi kız
Öyle bakardı ki kederli ve günahsız;batardı bıçak olup
Dokunsan dağılıverecek kumdan bir kale gibi
Bir kötü muamele sanki itebilirdi onu ıssız uçurumlara
Feda edebilirdi birkaç ömrünü bir küçük hakikat anına
Ağlak sesi dağılırdı suda eriyen bir hapın hızıyla
“Çiçeklerim var,al bir gül,sevindir sevgilini..”
Hoyratça tepinirken hayat kalabalık ıssızlarda
Sepetteki Bir gül uzatırdı öbür yanağını dünyanın şamarına
Kimsin neyin nesisin ey çiçekçi kız?bilir mi kimse
çekinerek tutunduğun dünyada suskunluğundan güzel ne var?
susunca sen, nabzı atar gül kurusu hakikatin
türkü çağırır,köçekçe oynar,ağzını bıçak açmaz düşlerin…
Oğuştururdu ellerini yaz kış üşüyormuş gibi
Büzüşürdü kırılgan vücudu ürkek ceylanlar gibi
çalınmış hayatına bakıp bir akvaryumun içinden
derin çentikler atardı kainatın kuytusuna:”güllerim var…”
O gün çiçekçi kız kimselere gül menekşe satamayınca
Durdu kalabalık caddede ağlaşan bir sepet çiçeğiyle
Baktı gelen geçene kırık dökük seslendi:Çiçeklerim var
Ölse de bir lokma dilenmeyen gururunu şaklattı yan gözle bakanlara
Bir adam durdu ansızın önünde mavi elbiseli
Belli ki bir gül lazımdı ona ama acelesi de çoktu
uzanınca sepete reverans yapıp gülümsedi çiçekçi kız
ıslak gözleri buğulandı ve titredi alt dudağı göz göze gelince
Ansızın afalladı adam görmemişti böyle bakanı, göreni
yağmurun çilesine alışık ıslak bir kedi gibi
yalansız dolansız bir evrenin gözleriyle, bakanı olduğu yere mıhlayan
kıskıvrak yakalayıp sımsıkı kucaklıyordu kız esrarlı gözleriyle…
Her şeyi unuttu adam,varını yoğunu bıraktı bir yana
bıraktı kendini bu vecd anının eşsiz kimyasına
inandı yaşadığı o anın katışıksız hakikatine
inandı sefalet içindeki dünyayı aşkın emzirebileceğine
Anladı çiçekçi kız,ansızın patlayan volkanı,çığ olup geleni
Bir tıpırdı yankılasa derin koyaklarda işitirdi o zaten
Çözünüp karışıyordu bir ırmakta çırılçıplak ruhları
sonsuzluğun şarkısına bir dize oluyordu bakışmaları
Bıraktı çiçekçi kız kendini o anın yumuşacık sularına
çözdü imgelemini, zincire vurduğu hayatta kalmak uğruna
Bir an sanki dünya dönmeye başlamıştı başına buyruk
Sanki o andı kainatı bir baştan bir başa kateden
Ama çimdikleyip kendine getirdi adamı O dünya dedikleri,
her gün çekip çeviren;uslandıran, acıyla terbiye eden ,yola getiren,
Vurup her gün uyku tanrısını kana bulayan şafakları
Silkinip uyandı adam, acelesi çoktu,bekleyeni vardı,..
Üstü kalsın dedi bahşiş bıraktı kalan bozukluğu,
Uzaklaşırken adam, sindi yeniden dirim,o miskin kabuğuna
Ama yine de kımıldayıvermişti kainat en ücra yerinde bile
Bir şey olmuştu,belliydi,anlaşılmayan bir neden ile
Adam gülü bıraktı bir başka kadının avuçlarına
Çok aradı genç kızı o köşede bu bucakta sonra
Önüne katmıştı,itip kakarak götürüyordu hayat onu
Hergün bir canını verdiği dünyada derin bir nefes için zaman yoktu
Çiçekçi kız görünmedi,o günden sonra bir sır oldu,
Gül bir bardakta sarardı,soldu,kurudu defterde,unutuldu
O kadar kımıldattı ki kainatı çiçekçi kız, yaşadığı sürece
Gebe kaldı “üstü kalsın”diye bırakılandan bahşiş niyetin
YAZAN :HAKAN İPEK 16.02.2010