Kayıtlar

Haziran 26, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

29 Haziran 2011 Çarşamba

Resim
Bu havalar ne zaman ısınacak sahi?Şu anda gece yarısını geçti.Üşüdüğümü hissediyorum.Hava raporuna bakılırsa,Akçakoca'da yarın ve öbürgün çok bulutlu.Sağanak yağış olasılığı da yüksek.Hayli yağışlı geçen yaz mevsimini hatırlıyorum,ama böylesi hiç olmamıştı daha önce.Yaz mevsiminde nadir olarak yağiş olmasına alışığım Ankara'dan.Fakat geçen haftadan gördüğüm kadarıyla Ankara gibi kurak bir şehir bile hiç alışık olmadığı bir yaz mevsimi geçiriyor.Bulunduğum yer,Akçakoca,Karadeniz kıyısında olması nedeniyle yaz yağışlarının olağan olduğu bir yer.Ama gel gör ki,yaz mevsiminde soğuk ve yağışlı havalar bu denli inatçı değildi.Bir gün yağıyorsa ertesi gün mutlaka yerini temiz ve pırıl pırıl bir havaya bırakırdı.Şimdilerde soğuk inatlaşıyor.Bu olağandışı hava şartları,Akçakoca ekonomisinin belini büktü zaten.Fındık tarımı çöktü resmen.Ağaçlarda beklenilen fındık miktarının onda birinin bile olmadığını söylüyor üreticiler.Fındık olmayınca bütün bir Akçakoca ekonomisi tepe takla oluyo...

Beğendiğim Bloglar: Eskiz Defteri...

Resim
Bu kız kardeşimin blogu.Henüz yeni başladı yazmaya.İyi yazabileceğini bildiğim için onu ben teşvik ettim blog oluşturmaya.O zaten hep meraklı idi yazıp çizmeye..Biz üç kardeştik.Yani ana bir baba bir kardeşler demek istedim.Başka kardeşlerim de var.Onları öz be öz olanlardan ayırt ettiğim sanılmasın.Biz üç kardeştik derken,birlikte büyüdüğümüz kardeşleri kastediyorum.Baba bir anne ayrı ablalarımız evli oldukları için ayrı bir dünya kurmuşlardı.Bu açıklamaları yapıyorum ki,eğer Ablalarım okurlarsa,ayrımcılık yapıyorum sanıp alınmasınlar...İşte üç kardeş;Ayşe,Sinan ve ben...En küçük kardeşim Sinan ile bolca kitap okur,okuduklarımızı yüksek sesle tartışırdık.Ayşe'yi adam yerine pek koymazdık(!) bu nedenle O,bizim tartışmalarımızı gizli gizli dinler,defterine bir şeyler yazardı.O defteri de bizden bucak bucak saklardı.Elimize defterini geçirdiğimizde vay haline...Yazdıkları ile dalga geçerdik.Aman Tanrım,ne zalim çocuklardık!Fakat bir gün yazılarını ciddi bir şekilde okuduğumda,onun h...

Ankara Dünyanın Neresinde Yer Alır?

devin uyanışı | izlesene.com Bu kısa film New York  ya da Los Angeles gibi şehirler örnek alınaak yapılmış.Dev adamlarla minik adamlar aynı ortamı paylaşıyorlar bu şehirde.Cüce adamların içine koskoca bir yemek işleme fabrikası kurdukları yer,dev adamlardan birinin pizzasının artığı..Minik adamlar her yeri sarmışlar.Ama onların yarattığı uygarlık dev adam için çöplük,kokuşma ve kirlenme anlamına geliyor.Bir elektrik süpürgesi sipariş ediyor ve minik adamların (haşere ve böceklerin!)  oracıkta kurmuş oldukları kent, kısa bir zamanda silinip süpürülüyor. Hollywood'un hızlı kurgu ve görsel efektlerine,manipülatif müziğine karşı bir antipatiniz yoksa zevkle izleyebileceğiniz türden bir kısa film.Bu film beni türlü türlü düşüncelere sürükledi.Devasa metrpollerdeki  içindeki sınıf mücadelesi,bu savaşta güçlerin  eşitsiz ve adaletsiz dağılımı üzerine düşünmeye  davet ediyordu bizi .Birileri orada sonsuza kadar sürebilecek bir yaşam tarzı bir kültür yapabilir,ama...

Korsanlar Prensi!...

Resim
Rodney Pike'ın photoshop ile yaptığı karikatür/forto-maniplasyon'ları o kadar hoşuma gitti ki,ben de bir Jonny Deep/J. Sparrow yapayım dedim.Pike'ınkiler kadar mükemmel olmadı.Ayrıca photoshop izleri belli.Zaten Rodney Pike'a yetişebileceğimi hiç sanmıyorum.Gene de fena olmadı.En azından Jonny Deep'in suratındaki o hınzır ifadeyi yansıtabildim sanıyorum. Rodney Pike'ın olağanüstü güzel çalışmalarına göz atmak için blogunu ziyaret etmeniz şiddetle tavsiye olunur : http://rwpike.blogspot.com/

İnsanlığın dünyası daha az vahşet mi içeriyor?

Resim
Oğlum büyüdükçe soruları çoğalıyor.Onun büyümesi ile sorularının güçlüğü de artıyor.Hayvanların birbirini yemesi,ona normal geliyordu,besbelli ki son zamanlarda bunun trajik bir şey olduğunu fark etmiş ."Neden hayvanlar birbirini yiyorlar?" diye soruyor.Aslında tam ifade edebilse sorusu şöyle olacak belki: "Neden hayvanlar birbirini yemek zorundalar?" Çocuk büyüdükçe ölümün de son derece trajik bir şey olduğunu seziyor çünkü.Bir hayvanın bir başka hayvanı yemek için öldürmek zorunda olduğunu kabul edebilse de,ölen bir yaratığın bir daha yaşama dönemeyeceğini sezgisel olarak kavramaya başladı.Bunları biliyorum,anlıyorum.Elimden geldiği kadar ona dürüst yanıtlar vermeye çalışıyorum,ama bu soruya cevap vermekte zorlanınca,yalan söyleyerek "kıvırıyorum" . "Hayvanlar yaşamak için birbirlerini öldürmek zorunda olsa da,biz insanlar başka canlıları öldürmeyiz..Biz marketten alırız yiyeceklerimizi" diyorum:-)) Gün gelecek aslında ona kocaman bir ya...