Kayıtlar

Temmuz 25, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Elimizden Alınıp Geri Verilen Hayat...

Resim
Tetiği çekmişti adam.Bunu yapmıştı!Vurduğu Adamın şaşkınlıktan donmuş hali,acı içinde kıvranışı ve kağıt rengine dönmüş yüzü,yaşamı boyunca aklından çıkmayacak kareler olarak nakşoldu hafızasına.Vurduğu adam bir çuval gibi yığılırken,Pişmanlıkla haykırmak istedi;ama dili ağzı dondu,kalakaldı... Ölmemesini umut ediyordu.Kurşunun ölümcül bir yara açmamış olmasını diledi.Fakat Adam,yaralama nedeniyle yine de hapse girebileceğini,işinden gücünden olabileceğini,çok sevdiği karısını kaybedebileceğini,henüz konuşmaya başlamış minicik oğlunu belki uzun yıllar göremeyebileceğini biliyordu yaralamış da olsa... Olabilecek en kötü şey olmuştu.Vurduğu adamı kontrol ettiler..Ölmüştü!Kurşun tam kalbine isabet etmişti. Oysa öldürdüğü Adamı,sadece bir saat öncesine kadar tanıyordu.Kışkırtılmıştı,üzerine çok gelinmişti,vurulan adam düpedüz belasını arayan bir tipti...Fakat yine de bu kadarına hiç gerek yoktu. "Hiç uğruna,hiç uğruna!" diye yankılıyordu bir ses zihninin koridorlarında. Panik ha...

BOLU GÖLCÜK'TE HAFTA SONU

Resim
Epeydir merak ediyordum,Bolu Gölcük'ü.Ancak bir türlü fırsat olmamıştı.En sonunda gittik oğlum,eşim ve misafirlerimizle..Bolu'nun yüksekte,çam ormanları içinde kıvrıla kıvrıla giden daracık yollarla ulaşılan bir mesire yeri.İri kıyım çam ağaçlarının ayak ucunda bir deniz kızı gibi sereserpe uzanmış bir göl.İçinde en tembel gözün bile çabucak farkedeceği kımıl kımıl balıklar..Eşşsiz bir cennet köşesinden tesadüfen buralara düşmüşe benzeyen ibibik kuşları.Meşe,kestane gibi ağaçların ayak ucunda minik berrak derecikler oluşturmuş şırıl şırıl serin sular..Tarifi zor güzelliklerin şevkatli bir ana gibi başını daya diye uzatması göğsünü..Nazım Hikmet'in ilk defa avluya çıkardıklarında teninin güneş ışığı ile temas etmesiyle yaşadığı bahtiyarlığı çağrıştıran bir huzur duygusu..Görmek gerek:Gölcük tanımlanacak gibi değil! Tam karşımızda kimbilir belki de orman işletmesine ait bir villa var(resimdeki pembe villa).Oranın zenginlerden birine ait olduğunu sanan misafirimiz,böyle bir y...

UKALALIĞA ÖVGÜ!..

Resim
Ukalalık yapmaktan korkmayın!..Büyük,kocaman,iri laflar etmekten..Sofrada aslında başkalarına ayrılmış yere sanki size ayırmışlar gibi oturmaktan,şeytanın gör dediğini görmekten,büyük filozoflarla koğuş ya da asker arkadaşıymış gibi ahkam kesmekten...En doğrusunu kendiniz biliyormuş gibi görünmekten,tartışmalara son noktayı koymaktan,son sözün sizde kalması için inat etmekten... sizi görgüsüzlükle suçlayacaklar,sofranın en kötü yerine sürecekler,farklı bir gezegenden gelmişsiniz gibi davranacaklar,tutarsızlıklarınızı,hatalarınızı hoyratça yüzünüze vuracaklar,eğitim durumunuzu,kültür düzeyinizi alay konusu yapacaklar;sizi sıkıştırıp nefes almanızı engelleyen kendiler değilmiş gibi, bir de psikolojik yardım dilemişsiniz gibi terapiye kalkacaklar... İnat edin,ukalalığa devam edin..Siz devam ettikçe hem onlarda yılgınlık başlayıp pes edecekler;hem de siz deneye yanıla doğru,hesaplı ve tutarlı davranmayı öğreneceksiniz... Fakat bütün bunların sonunda kazanacağınız en büyük şey para,ün ya da...

ANALARIMIZI,BABALARIMIZI,ÇOCUKLARIMIZI AĞLATMAK İSTEYENLER ÇOK!...

Resim
Kürt sorununda, bizim gibi -aslında olmayan ama olması gereken- "türk-kürt kardeşliği" temelinde barış isteyenler değil;milliyetçiler kazandı...Hem kürt hem de türk milliyetçiliği..Ama aslında Türkiye kaybetti.Birkaç yıl içinde, birileri düğmeye bastığında kendilerine milliyetçi diyen sivil faşist faşist kitleler Türkiyenin her yerini savaş alanına çevirdiğinde,ard arda felaketler olduğunda..Göreceğiz Türkiye'nin ne kaybettiğini(umarım olmaz bunlar)

"KÖRDÜĞÜM" ÜZERİNE

Resim
Rivayete göre Büyük İskender,Asya seferi sırasında uğradığı Frigyalıların başkenti Geordionda,bir tapınakta kızılcık dallarından bir düğümle bağlanmış bir araba görür.Bunun ne olduğunu sorunca,bu düğümü çözecek kişinin dünyayı fethedeceğini söylerler..İskender bir süre düşündükten sonra kılıcını çekip düğümü keser. Frigyalı kahinler daha sonra İskender’in Asya seferi sırasında vakitsiz ölümünü, düğümü çözmeyip o şekilde kesmesine bağlamışlar.Oysa İskender’in o düğümün başında uğraşacak zamanı yoktu.Düğümü o şekilde ikiye ayırmasının nedeni de,fetihlerin bu tür oyunlarla değil,kılıç gücü ile yapılacağına inanması idi her halde…İskender’e rivayet edilen hikayelerden birinde de,kendisinin eğitimini üstlenen büyük filozof Aristoteles ile ,bir gün savaş alanında ölülerin arasında gezerken,İskender’in bir ölüyü göstererek “Aristo bu nedir?” diye sorması üzerine Aristoteles’in verdiği cevaptır:”Zafer ya da hiç!” Kızılcık dalları ile kördüğüm olmuş araba,şehir kültürü dediğimi...

AYLAKLIĞA ÖVGÜ!...

Resim
Yıllık iznimi kullanmak için bazı planlarım vardı,ama o planlar bir şekilde yatınca,ben de "yattım!"Aylaklık ediyorum bol,bol...hiç birşey yapmadan,daha doğrusu webi saymazsak insanların içine pek çıkmadan geçiriyorum "tatilimi"..İnsanların dünyasına küsüp dağların kuytuluklarına,mağaraların gizliliğine sığınmış bir münzevi gibi...Bazen kendimi bu denli tembelliğe vurduğum için kızıyorum,ama kimbilir belki de şu an için ihtiyacım olan asıl şey budur.. Bazı insanlar, insanlarla etle tırnak gibi içiçe yaşamanın düşünü kurup dursalar da,münzevi yaradılışlıdır onlar,benim gibi..Onları, kuytu bir köşede belli belirsiz fısıldayan evrenin uğultusu kendine çeker..Kitap okuyanı,çok derin sorunlarla ilgileneni çoktur,ama çoğunlukla tembellik ruhlarına baskın gelip sindirir onları...Varolmak için sürekli yeni şeyler öğrenmek,üretmek,kabuk değiştiren bir yengeç gibi kendilerini yenilemek hoş gelse de kulaklarına,binlerce yıl ömür süreceklermiş gibi bir tembelliğe vurmak daha ç...

YENİ BİR HAYAT MÜMKÜN MÜ?

Resim
Unutamadığınız,defalarca izlediğiniz halde yeniden izlemek isteyeceğiniz filmler mutlaka vardır.Benim de bu tür favori filmlerimden biri "Yeni Hayat / Cast Away.Çağdaş bir "Robenson Crouse" hikayesi anlatılır filmde.Tom Hanks'ın canlandırdığı esas oğlan Chuck Noland,büyük bir Amerikan şirketinde çalışan,dünyanın her yerine sürekli iş uçuşları yapan,iş ve özel yaşamını santimi santimine planlayan,bilgisayar başından ayrılmayan bir "yankee".Bu adam birgün bir uçak kazasından,sanki sağ kalmasını isteyen ilahi gücün bahşettiği büyük şans sayesinde sağ salim kurtuluyor,ama düştüğü yer Fiji yakınlarında uygarlık namına hiç birşeyin olmadığı,insansız bir ıssız ada...Heyecanlı bir robenson hikayesi izleyeceğimizi sanırken,adamımızın tarifi zor trajedisine tanık oluyoruz film boyunca.Öyle bir hüzün kaplıyor ki insanın ruhunu,film bittikten sonra da bu hüznün etkisi, bir hayalet gibi geliyor...Bir ıssız adada yaşamanın ne denli çetin,ne denli ürkütücü olabileceği fik...