Şah ve Mat...

Ortada bir satranç tahtası var. Bu satranç tahtasında oyun kazanmadan hiçbir hak alınamıyor. Başlangıçta her şey güzeldi. Kendisine " Lider " diyen kişi, öyle güzel reklamını yaptı, herkese öyle hediyeler dağıttı, öyle vaatlerde bulundu ki, herkesin bu oyunda kazançlı çıkacağına inandırıldı. Şüpheyle yaklaşanlar azınlıktaydı. Etrafına topladığı kadroyla aslında satranç değil tavla oynamış, en az yüzde ellinin kazanmasını sağlamıştı. Kaybedenlere de boş göndermiyor, ufak da olsa teselli ikramiyesi veriyordu. Tavla basitti; kurallara uyuyorsan, zar hileli değilse kazanma ihtimalin yüksekti. Çoğunluk ona inandı, onu lider yaptı. Ama kazandıktan sonra tavla bir daha görünmedi. Ortada yalnızca bir satranç tahtası vardı. Kuralları öğrensen de kazanmak kolay değildi. Ama kaybedenlere verilen ikramiye sürüyordu. Lider, yenilmezdi. Halktan beklediği sadakatti, aldığı da buydu. Karşılık olarak sosyal yardımlar, temel gıda yardımları, düşük vergiler, nispeten yüksek ücretler, çiftçi...