Kayıtlar

Mart 23, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şah ve Mat...

Resim
  Ortada bir satranç tahtası var. Bu satranç tahtasında oyun kazanmadan hiçbir hak alınamıyor.  Başlangıçta her şey güzeldi. Kendisine " Lider " diyen kişi, öyle güzel reklamını yaptı, herkese öyle hediyeler dağıttı, öyle vaatlerde bulundu ki, herkesin bu oyunda kazançlı çıkacağına inandırıldı. Şüpheyle yaklaşanlar azınlıktaydı. Etrafına topladığı kadroyla aslında satranç değil tavla oynamış, en az yüzde ellinin kazanmasını sağlamıştı. Kaybedenlere de boş göndermiyor, ufak da olsa teselli ikramiyesi veriyordu. Tavla basitti; kurallara uyuyorsan, zar hileli değilse kazanma ihtimalin yüksekti. Çoğunluk ona inandı, onu lider yaptı. Ama kazandıktan sonra tavla bir daha görünmedi. Ortada yalnızca bir satranç tahtası vardı. Kuralları öğrensen de kazanmak kolay değildi. Ama kaybedenlere verilen ikramiye sürüyordu. Lider, yenilmezdi. Halktan beklediği sadakatti, aldığı da buydu. Karşılık olarak sosyal yardımlar, temel gıda yardımları, düşük vergiler, nispeten yüksek ücretler, çiftçi...

Sisifos’un Kayası: Yaşam ve Ölüm Üzerine

Resim
Ölüm, evrenin insan karşısına çıkardığı en temel sorudur. Yalnızca biyolojik bir son değil, aynı zamanda hayatın anlamını sorgulatan bir çelişkidir. Ölümü, bir noktada insanın var olma mücadelesinin finali olarak düşünmek kolaydır; ama her birey, ölümle yüzleşirken farklı suallerle doludur. Camus'nün *Sisifos Söyleni*'ne ve onun üzerinden geliştirdiği absürd felsefeye dair bir sorgulama, ölümün ve hayatın birbiriyle ilişkisine dair yeni bakış açıları sunabilir. Bu yazı, ölüme dair bir girizgahtan sonra, Camus’nün felsefesi üzerinden insanın tamamlanmamışlık ve varoluşa dair sorunlarını ele alırken, içsel boşluklarla yüzleşen ve bunu yazıya döken bir insanın düşüncelerini de sorgulamak niyetindedir. Sonsuz Döngü: Sisifos'un Kayası Camus, Sisifos'un hikâyesini bir insanın karşılaştığı en temel zorluklardan biri olarak sunar: Sonsuz, boşuna bir çaba. Sisifos, Tanrıların cezasına mahkûm edilmiş ve her seferinde taşını tepeye çıkarmak zorunda bırakılmıştır. Ancak, Camus...

Adını Bilmediğin Fikirlerle Büyümek

Resim
Sessizce Buluşan Fikirler Adını anmadan yaşadığımız düşünceler vardır. Bir filozofun, bir manifestonun, bir kuşağın ya da bir devrimin içine doğmamış olsak da, onların bıraktığı kırılgan izlerle yürürüz. Bazı fikirler bizden önce içimize sinmiştir. Sadece kelimelere dökülmeyi beklerler. Benim yaşamımda, Erich Fromm’un ya da Wilhelm Reich’in adını ilk kez ne zaman duyduğumu hatırlamıyorum. Ama onların sorularını daha çocukken içimde taşıdığımı biliyorum. “Niçin insanlar özgürlükten korkar?”, “Neden birileri kendini ezene bağlanır?”, “Sevgi neden çoğu zaman kontrolle karıştırılır?”... Bunlar, büyümekle birlikte değil, fark etmekle birlikte içimi kemiren sorulardı. Felsefeyi bir öğretim değil, bir aktarım biçimi olarak yaşadım. Kimse bana özgürlük hakkında ders vermedi. Ama bana hiçbir şeyi zorla yaptırmayan bir babam vardı. Kimse bana itaatin kötülüğünü anlatmadı ama ben, annemin öfkesini yutarkenki suskunluğundan bir şey öğrendim. O suskunluk, bana yüksek sesle atılan hiçbir nutuğun ver...