29 Haziran 2011 Çarşamba

Ankara Dünyanın Neresinde Yer Alır?


devin uyanışı | izlesene.com


Bu kısa film New York  ya da Los Angeles gibi şehirler örnek alınaak yapılmış.Dev adamlarla minik adamlar aynı ortamı paylaşıyorlar bu şehirde.Cüce adamların içine koskoca bir yemek işleme fabrikası kurdukları yer,dev adamlardan birinin pizzasının artığı..Minik adamlar her yeri sarmışlar.Ama onların yarattığı uygarlık dev adam için çöplük,kokuşma ve kirlenme anlamına geliyor.Bir elektrik süpürgesi sipariş ediyor ve minik adamların (haşere ve böceklerin!)  oracıkta kurmuş oldukları kent, kısa bir zamanda silinip süpürülüyor.

Hollywood'un hızlı kurgu ve görsel efektlerine,manipülatif müziğine karşı bir antipatiniz yoksa zevkle izleyebileceğiniz türden bir kısa film.Bu film beni türlü türlü düşüncelere sürükledi.Devasa metrpollerdeki  içindeki sınıf mücadelesi,bu savaşta güçlerin  eşitsiz ve adaletsiz dağılımı üzerine düşünmeye  davet ediyordu bizi.Birileri orada sonsuza kadar sürebilecek bir yaşam tarzı bir kültür yapabilir,ama eninde sonunda oranın asıl sahibi olanlar bundan rahatsızlık duyarlar ve yıkıp tarumer ederler onu...

Geçen hafta Ankara'nın göbeği Kızılay'ın caddesinde turlarken bu film aklıma geldi.6 ya da 7 yıl öncesine kadar bu şehirde yaşamıştım.Şimdi ise buraya ne kadar yabancılaşmış olduğumu hissetmek doğrusu çok şaşırtıcı idi.Beton yığınları,uğuldayıp duran bir kalabalık,sinir bozucu klakson sesleri ve havayı sürekli kirleten egzoz dumanları.Burada yeni bir yaşam kurulabileceği,yepyeni bir mutluluk inşa edilebileceği konusunda hiç bir umut vermedi bana.Ankara filmdekine benzer devasa yapıların olduğu bir metropol değil.Ama yine de ürkütücü.Hele ki ondan aldığınız sayısız yarayı içinizde taşıyorsanız.Yaşadığım her an,asla kendimi içinde hissetmediğim,hep kıyısında dolaştığım bir şehir.İnsana sayısız vaadlerde bulunup yalnızlığa mahkum eden bir şehir.Çocukluğumda çok büyük bir şehir sayılmazdı:ama artık Ankara  çok büyük,merkezini yitirmiş bir şehir.Tıpkı büyük metropoller gibi, zenginler banliyolere kaçarken yoksul ve orta sınıflar şehrin merkezine doğru hareket ediyor.Fakat hala sorgulanamayan asıl şey,sürekli büyümesine karşın,nasıl bunca zamandır küçük,tutucu bir memur şehri olarak kalabildiği...Küçük yerlerde yaşamaya başladığımdan beri bireysel varoluşun,özgür düşünce ve yaşama biçiminin ancak büyük şehirlerde var olabileceğini farketmiş olmama rağmen,Ankara gibi bir şehirde yeni bir hayata başlanabileceğine inanmıyorum.Büyük şehirlere değil kastım;Ankara'ya.Ne yazık ki sevemedim seni bir türlü,ey şehir!...

Hiç yorum yok: