19 Şubat 2010 Cuma

ÇİÇEKÇİ KIZ

 

çiçekçi kız

Bir çiçekçi kız dolaşırdı bir sepet çiçeğiyle

Dolaşırdı akşamcı mekanlarını,yığılıp kalmış barları

Herkesin kırığını döküğünü ovaladığı masalara

Ürkerek sokulurdu ekmek derdindeki çiçekçi kız

 

Öyle bakardı ki kederli ve günahsız;batardı bıçak olup

Dokunsan dağılıverecek kumdan bir kale gibi

Bir kötü muamele sanki itebilirdi onu ıssız uçurumlara

Feda edebilirdi birkaç ömrünü bir küçük hakikat anına

 

Ağlak sesi dağılırdı suda eriyen bir hapın hızıyla

“Çiçeklerim var,al bir gül,sevindir sevgilini..”

Hoyratça tepinirken hayat kalabalık ıssızlarda

Sepetteki Bir gül uzatırdı öbür yanağını dünyanın şamarına

 

Kimsin neyin nesisin ey çiçekçi kız?bilir mi kimse

çekinerek tutunduğun dünyada suskunluğundan güzel ne var?

susunca sen, nabzı atar gül kurusu hakikatin

türkü çağırır,köçekçe oynar,ağzını bıçak açmaz düşlerin…

 

Oğuştururdu ellerini yaz kış üşüyormuş gibi

Büzüşürdü kırılgan vücudu ürkek ceylanlar gibi

çalınmış hayatına bakıp bir akvaryumun içinden

derin çentikler atardı kainatın kuytusuna:”güllerim var…”

 

O gün çiçekçi kız kimselere gül menekşe satamayınca

Durdu kalabalık caddede ağlaşan bir sepet çiçeğiyle

Baktı gelen geçene kırık dökük seslendi:Çiçeklerim var

Ölse de bir lokma dilenmeyen gururunu şaklattı yan gözle bakanlara

 

Bir adam durdu ansızın önünde mavi elbiseli

Belli ki bir gül lazımdı ona ama acelesi de çoktu

uzanınca sepete reverans yapıp gülümsedi çiçekçi kız

ıslak gözleri buğulandı ve titredi alt dudağı göz göze gelince

 

Ansızın afalladı adam görmemişti böyle bakanı, göreni

yağmurun çilesine alışık ıslak bir kedi gibi

yalansız dolansız bir evrenin gözleriyle, bakanı olduğu yere mıhlayan

kıskıvrak yakalayıp sımsıkı kucaklıyordu kız esrarlı gözleriyle…

 

Her şeyi unuttu adam,varını yoğunu bıraktı bir yana

bıraktı kendini bu vecd anının eşsiz kimyasına

inandı yaşadığı o anın katışıksız hakikatine

inandı sefalet içindeki dünyayı aşkın emzirebileceğine

 

Anladı çiçekçi kız,ansızın patlayan volkanı,çığ olup geleni

Bir tıpırdı yankılasa derin koyaklarda işitirdi o zaten

Çözünüp karışıyordu bir ırmakta çırılçıplak ruhları

sonsuzluğun şarkısına bir dize oluyordu bakışmaları

 

Bıraktı çiçekçi kız kendini o anın yumuşacık sularına

çözdü imgelemini, zincire vurduğu hayatta kalmak uğruna

Bir an sanki dünya dönmeye başlamıştı başına buyruk

Sanki o andı kainatı bir baştan bir başa kateden

 

Ama çimdikleyip kendine getirdi adamı O dünya dedikleri,

her gün çekip çeviren;uslandıran, acıyla terbiye eden ,yola getiren,

Vurup her gün uyku tanrısını kana bulayan şafakları

Silkinip uyandı adam, acelesi çoktu,bekleyeni vardı,..

 

Üstü kalsın dedi bahşiş bıraktı kalan bozukluğu,

Uzaklaşırken adam, sindi yeniden dirim,o miskin kabuğuna

Ama yine de kımıldayıvermişti kainat en ücra yerinde bile

Bir şey olmuştu,belliydi,anlaşılmayan bir neden ile

 

Adam gülü bıraktı bir başka kadının avuçlarına

Çok aradı genç kızı o köşede bu bucakta sonra

Önüne katmıştı,itip kakarak götürüyordu hayat onu

Hergün bir canını verdiği dünyada derin bir nefes için zaman yoktu

 

Çiçekçi kız görünmedi,o günden sonra bir sır oldu,

Gül bir bardakta sarardı,soldu,kurudu defterde,unutuldu

O kadar kımıldattı ki kainatı çiçekçi kız, yaşadığı sürece

Gebe kaldı “üstü kalsın”diye bırakılandan bahşiş niyetin

YAZAN :HAKAN İPEK 16.02.2010

Hiç yorum yok: