27 Aralık 2009 Pazar

YAŞADIĞINI İTİRAF EDEBİLMEK

240Õ320_004 Muhafazakar görüşlülerin övünmeyi pek sevdikleri gibi türk insanı içten değil, içtenpazarlıklıdır.Çünkü içtenliğin zorunlu kıldığı yakınlık ve paylaşma hissinden yoksun insanlarımız, mesafelidir.”Özel şeyler,özel konular”sürekli horgörülür,gizli kapaklı dünyalara hapsedilir.Üstelik bu ,yalnızca geleneklerin hüküm sürdüğü toplumsal çevrelerde değil,okumuş yazmış,geleneksel yaşamla belli bir mesafe koymuş şehirli insanlarımız arasınında da yaygın bir eğilimdir

Bir aralar itiraf.com adlı bir site vardı.Hala var mı bilmiyorum,bakmaya üşendim.Eskiden çok popülerdi,ilgili ilgisiz herkesin hakkında bir şeyler duyacağı kadar.Bir defa baktığımı hatırlıyorum.Çoğunlukla kendilerinin asla yaşamaya cesaret edemeyeceği sapkın cinsel fanteziler,uydurma cineyetler,şunlar bunlar...Şüphesiz bunların küçük bir kısmı gerçek vakalardı,ama sapla saman fazlası ile birbirine karışmış,insanların gerçek dünyasına dair ne varsa buharlaşıp uçmuş,gerçek dünyanın yerinebeceriksiz bir tanrının vakit geçsin diye birkaç saniyede çiziktirip attığı kurgusal bir dünya gelmişti.İnternette ortaya çıkan bir çok trend gibi bu da doğal ömrünü tamamlayıp köşesine çekildi.

İtiraf,vicdan rahatsızlığının dışavurumudur.Kişi kendini suçlu hissetmekte,işlediği suçu kendi ahlak anlayışı ile bağdaştıramamakta,bu suçun kendinin bir parçasını oluşturmasından rahatsızlık duymaktadır.İtiraf eden kişi ,suç saydığı şeyi ve suçluluk duygusunu dışa vurarak bağışlanmayı ya da hoş görülmeyi talep etmektedir.İtiraf amacına ulaşırsa,ödenen bedel ve talep edilen bağışlanmanın kabulü ile suçluluk duygularından kurtulabilirse,bu eylem benlikte temizlenme,arınma sağlar,kişi normal haline döner.Suçlu hissedip bunu itiraf edemeyen,deşarj olamayan ruh,bu yükün ağırlığı ile ızdırap çekmeye başlar.Elbette ızdırap sonsuza dek sürmez;ancak itiraf edilemeyen o şey,benliğin bir parçası haline gelip ruhtaki değerler sistemini erezyona uğratır.Bu ağır bir bedeldir;çünkü kişi alt edemediği suçluluk duygusu yüzünden benlik değeri ve benlik saygısını yitirmiş olur.

Ancak itiraf başka amaçlar için de başvurulan bir yoldur.Kişi itiraf ederek,kabul edilmeyen isteklerini

Kabul ettirmeye,kendi ihtiyaçlarını yaymaya,yani toplumun hoş görmediği isteklerini normalleştirmeye çalışır.Bir eşcinsel,hoşgörülmeyi olduğu kadar cinsel ihtiyaçlarını karşılamak için de

İtirafta bulunur.Önce itirafta bulunup sonra eleştirilerle karşılaşan bireyin kendini şiddetle savunması,kendini çoktan bağışladığını;isteğinin ,davranışının ya da durumunun başkalarının gözünde de normal karşılanmasını istediğini göstermektedir.

Yalnızca bireysel itiraftan değil, itiraf kültüründen söz etmek istiyorum.Keza itirafın bireysel bir davranış olduğu,içinde yaşanılan kültürle uygarlıkla bağlantısı olmadığı düşüncesi yanlıştır.Bazı toplumlar itirafı hoş karşılamaz.Müslüman toplumlar böyledir.Çünkü müslümanlık,kişi ile Allah arasında aracı bir merci kabul etmez.İtirafta bulunacak kişiye Allaha yakarıp günahlarının bağışlanması için af dilemesi salık verilir.İtiraf eden kişi kendini küçük düşürüp toplumdaki saygınlığını sarsma tehlikesini göze almak zorundadır.Hal böyle olunca bizim gibi toplumlarda,itiraf çok az kişi yani sırdaşlar arasında gizli kapaklı paylaşılan,bunu yaparken de sağa sola bakılıp “yerin kulağı var” telkinleri ile kısık sesle konuşulan birşey haline gelir.Modern Türkiye de dahil olmak üzere müslüman ülkeler kapalı toplumlardır.Bireyi sürekli güçsüz düşürüp yalnızlaştıran,kabul edilmeyen kimliğini dışa vurma cesareti gösterenleri marjinalleştirip toplum dışına iten bir “mahalle baskısı” tansiyonun yükselip elektriklerin kesildiği anlarda devreye giren doğal bir jeneratör gibi işlev görür.İtiraf kültürünün olmadığı toplumlarda ikiyüzlülük ve paranoya kolayca egemenliğini kurar.İnsanlar gerçek kimliklerinden koparılıp katı normlara ve standartlara uygun yaşamaya zorlandıklarından kolayca ikiyüzlülüğe saparlar.Kendi kabul edilmeyen kimliklerini başkalarına maledip başka insanları haksız bir şekilde suçlayarak kendi suçlu vicdanlarını hafifletmeye çalışırlar.

Genel olarak hristiyan ve batılı ülkelerde ise köklü bir itiraf geleneği bulunmaktadır.Bu kültürün yayılmasında hristiyan din adamları,Tanrı ile insan arasında aracılık ederek çok önemli bir işlev görmüşlerdir.Böylece zamanla insanların kendi kapalı dünyalarını bastırmayıp dışa vurdukları bir kültür serpilip gelişmiş,bu kültür modern zamanlarda bireysel olarak kendini topluma kabul ettirme kültürüne dönüşmüş ve giderek dinsel gelenekler yerine insan yaşamının değer kazandığı modern kültürün oluşmasına zemin hazırlamıştır.Modern edebiyat-ki en iyi örnekleri yazarının cesur itiraflarına borçludur-bu gelenek içinde büyüyüp gelişmiş,Freud’un da kabul ettiği gibi psikanaliz bilimi ve geleneği nin yaygınlaşmasına elverişli muazzam bir toplumsal çevre sağlamıştır.

Batıya sürekli bir kapısı açık tutulmuş olan bizim gibi ülkelerde,batının çeşitli kültürel gelenekleri (roman gibi,tiyatro gibi)ithal edilirken bu geleneklere temel harcını vuran itiraf kültürü de bir şekilde temellük edilmiştir.Ancak yine de itiraf kültürü sürekli kıstırılmış,bastırılmış,toplum ve polis baslısı ile yok edilmeye çalışılmıştır.İşte bu nedenle muhafazakar görüşlülerin övünmeyi pek sevdikleri gibi türk insanı içten değil, içtenpazarlıklıdır.Çünkü içtenliğin zorunlu kıldığı yakınlık ve paylaşma hissinden yoksun insanlarımız, mesafelidir.”Özel şeyler,özel konular”sürekli horgörülür,gizli kapaklı dünyalara hapsedilir.Üstelik bu ,yalnızca geleneklerin hüküm sürdüğü toplumsal çevrelerde değil,okumuş yazmış,geleneksel yaşamla belli bir mesafe koymuş şehirli insanlarımız arasınında da yaygın bir eğilimdir.Bizim ülkemizde insanlar kendi bireyselliklerini askıya alıp ait oldukları çevrenin sadakatli bir parçası imiş gibi davranmayı seçtikleri sürece o anlı şanlı samimiyetimizemazhar olurlar.

Bizim toplumumuzda sapla samanın hep birbirine karışmasının,insani hakikatlerin bu toz duman arasında buharlaşıp uçmasının ve gerçek dünyanın yerini beceriksiz bir tanrının birkaç saniyede çiziktirip attığı kurgusal bir dünyanın almasının nedenini itiraf kültürümüzün olmayışında aramak gerekir sanıyorum...

Hiç yorum yok: