25 Mayıs 2010 Salı

DİKTATÖRÜN “VİCDAN SAHİBİ” OLANI!…

vicdanli_diktator1

Nazilerle ilgili filmlerin çoğunda ,başta Hitler olmak üzere,en büyük rütbelisinden en küçük rütbeli olanlara kadar hemen hepsi su katılmamış bir canavar olarak gösterilirler.Yani sanki bunlar,boş vakit bulabildiklerinde minik bebekleri falan boğazlayan,evleri, barınakları Drakulanın şatosunu andıran,yüzlerinde her zaman iblis ifadesi eksik olmayan kişilerdir.Oysa gerçek öyle değildi!..

    Sapık kimdir?Vicdansız olan,kalpsiz ve ruhsuz olan nasıl biridir?Gazetelerin üçüncü sayfalarına,televizyonların haber bültenlerine bakarsanız üç beş kuruş için adam boğazlayanlar,kıskanç vahşiler,kural tanımaz canilerdir.Amerikan İngiliz işi seri cinayet romanlarına,filmlerine bakarsanız,bunlar önceden karanlık planlar yapan zeki,soğukkanlı ve karanlık ruhlu kişilerdir.Ama bunların peşindeki zehir hafiyelerden,cinayet masası uzmanlarından daha akıllı olmadıklarından hesaba katmadıkları bir açıkları yüzünden sonunda adaletin pençesine düşerler.

    Bir zamanlar gazetelerin üçüncü sayfalarındaki cinayet haberlerini okumazdım.Bir şekilde bu tür olaylar kulağıma geldiğinde şaşırtıcı bir şekilde normal bir şeymiş gibi algılardım bunu..İlk olarak toplum düzeninin bozukluğundan ülkenin iyi yönetilmemesinden kaynaklanan olaylar sanırdım bunları.Ama çoğu zaman kılımı kıpırdatmayan bir tepkisizlik içinde pozitivist düşünür,büyük ölçekli bir toplum yapısında belli bir oranda toplumdışı davranışların olağan olduğuna inanırdım.

   Meselelere bu şekilde baktığım o zamanları hatırladığımda gerçekten çok şaşırıyorum.Bu tür olaylardan neredeyse hiç etkilenmeyişimin nedeninin kendi dertlerime çok fazla düşkünlüğüm nedeniyle  başkaları ile empati hissini yitirmem  olduğunu anlıyorum.

   Ancak artık şaşırıyorum,üzülüyorum,isyan ediyorum.Bilmiyorum ki şimdiki halim eskisinden daha mı iyi?Daha mı duyarlıyım?Daha mı başka insanlara dönüğüm?

   Ama  eskiden daha kalpsiz olsam da hiç değilse taraf tutmuyormuşum.Kurbanla mağdur arasında bir tarafı tutmak istemiyormuşum.Şimdi artık kurbanlardan yanayım.Onların acılardan,onların yakınlarının duyduğu acılarından tarafa meylediyorum.Bu çok mu iyi bir şey?Hayır.Çünkü hepimiz bildiği,ama bilmezden geldiği bir gerçek vardır.Aslında cani de toplumun kurbanıdır.Aile içinde toplum değerleri aşılanamamış,yanlış bir şekilde yetiştirilip yönlendirilmiş insanlardır onlar.Toplum hayatında itilip kakılırlar…Kötülüğü yüzünden şiddetle cezalandıran toplum onların iyi olma çaba ve isteklerine hiç aldırış etmez.Paranın,gücün başlıca geçerli değer ölçütü oluşu,caniliğe giden yolun üstüne adeta kırmızı halılar serer.Aslında bu,idam cezasını kaldırmış,suçluyu islah etmek isteyen modern ceza hukukunun bir ölçüde kabul ettiği bir gerçektir.Toplum sütten çıkmış ak kaşık olmadığı için,cezalar,modernlik öncesi dönemlerde olduğu kadar şiddetli ve kısasçı değildir.

   Kieslowsky’nin “Öldürme üzerine Bir Film” inde olsun,Kubrick’in “Otomatik Portakal” ında olsun,suçludan diyet isteyen toplumun iki yüzlü ahlak ve adalet anlayışıdır sorgulanan.İşin aslı sonuna kadar deşildiğinde asıl suçlunun toplum olduğu gerçeğinin ortaya çıkabileceğine işaret ederler bu tür filmler…

   Artık kurbanın durumuna daha çok üzülüp caniden daha fazla nefret ettiğim halde,caninin bir kader kurbanı olduğu gerçeğini asla inkar etmiyorum.Kader kurbanı derken kastettiğim şey,bunların normal bir hayat sürmelerini sağlayacak zeka,vicdan,empati kurma gibi yeteneklere sahip olmamalarıdır.Bunu bir örnekle açıklayayım.Bundan sanıyorum üç yıl önce,bir tv kanalında,haber programında bir soygun olayını hatırlıyorum.İki adam bir önceki gün bir avukat hanımın silah zoru ile paralarını ve kredi kartlarını gasp etmişlerdi.Kadını tehdit ederek kartların şifrelerini de öğrenmişlerdi.Sonra bu kartlarla o benzin istasyonu senin,bu market benim alışveriş yapmaya başlamışlardı.Bu arada kadın,bankaya başvurup kredi kartlarını iptal ettirmişti.Haberde gizli kamera görüntüleri ile gaspçıların kasiyerle tartışmaları tam anlamıyla bir komediydi.Kasiyer post cihazının k kredi kartını kabul etmediğini,bankanın onay vermiyor olabileceğini söylüyor,gaspçılardan biri de,kredi kartında hala para olduğunu asıl kendi cihazlarının bozuk olduğunu söylüyordu bağırıp çağırarak…

   Adam da soyguna katılan arkadaşı da o denli aptallardı ki,kredi kartının kullanıcı tarafından iptal edilebileceğinden,iptal edilmiş kartı kullanmaya kalkmaları yüzünden yakayı kolayca ele verebileceklerinden haberleri yoktu!...Bu acınası aptallıkları idi zaten onların böyle işlere kalkışmalarına neden olan..

   Tecavüz ettiği kadını boğup öldürdükten sonra telefonunu gasp eden adam da aynı ahmaklıktan muzdariptir.Örnekleri çoğaltmaya lüzum yok..Bu tür insanlarlar,kriminolojik sosyopatların ezici çoğunluğunu oluştururlar.Kendi suç işleme güdülerinin toplumdışı olduğunu bilirler,ama mağdur ve kurbanla empati kuramadıklarından kendilerini suç işlemekten alıkoyamazlar.Fakat bir suçu tasarlarken,tümüyle suçlu güdülerinin etkisi altına girip akıllarını devre dışı bırakırlar.Bu nedenle kolayca yakalanmalarını sağlayacak çok sayıda ip ucu bırakırlar arkalarında..Cinayet romanlarında olduğu gibi işleyecekleri suçu en ince ayrıntısına kadar planlayıp sonra da soğukkanlıca planlarını gerçekleştirmeleri olanaksızdır.Çünkü onca plan yapması istenen akıl, bu tür riskli eylemlere girişmektense eylemi hiç yapmamayı tercih edecektir.

   Bu nedenle,münferit adli ve kriminolojik vakalar,canavarları bu tür adi suçlulardan ibaret sanıp asıl büyük barbarlıkları,insanlığın kendisine karşı işlenen suçları görmemize engel oluyor.Bu tür suçlular deyince aklıma ilk olarak gelmiş geçmiş en büyük canilerden biri olan Hitler geliyor tabii..

    Kendi zamanında,taraftarlarının çok büyük bir çoğunluğu onun cani olduğuna inanmıyorlardı.Şimdi bile canavarlıklarında bir anormallik bulmayan ‘taraftarları’ var.

    Nazilerle ilgili filmlerin çoğunda ,başta Hitler olmak üzere,en büyük rütbelisinden en küçük rütbeli olanlara kadar hemen hepsi su katılmamış bir canavar olarak gösterilirler.Yani sanki bunlar,boş vakit bulabildiklerinde minik bebekleri falan boğazlayan,evleri, barınakları Drakulanın şatosunu andıran,yüzlerinde her zaman iblis ifadesi eksik olmayan kişilerdir.Oysa gerçek öyle değildi!..Bu adamların çok büyük bir çoğunluğu bizzat kendileri işlememişlerdi cinayetlerini.Zaten kendilerini katil olarak bile görmezlerdi.Onlar devletin selameti neyi gerektiriyorsa onu yapıyorlardı.Örneğin Yahudi ırkını ortadan kaldırmadan hiçbir şeyin düzelmesine imkan yoktu onlara göre…Bunların fotoğraf arşivlerinde özellikle kalabalık kitleler arasındayken,minik bir bebeği kucağına alıp şevkatle okşadıklarıenstantenelerin çok sayıda olduğu görülecektir.Ayrıca adi suçlulara en ağır cezaları verecek kadar ‘duyarlı’ görünürler.Potansiyel suçlu ilan ettikleri bir etnik grup,siyasal görüş taraftarı ya da din mensupları,onların gözünde her türlü kötülüğün ve fesatlığın kaynağı olduğu için yok edilmelidirler.

  Fakat hakiki suçlular,gerçek canavarlar asıl bunlardır işte.Çünkü adi suçlular gibi aptal değildirler..Ayrıca en zeki hafiyelerden çok çok daha zeki oldukları için yakayı kolay kolay ele vermezler.Çünkü onlar barbarlıklarını kendileri için değil,temsil ettikleri kitle ve bu kitlenin ideolojisi adına yaparlar…Her şey vatan içindir,millet içindir,üstün ırk içindir falan,filan…Daha zayıf gruplara,topluluklara saldırarak deşarj olmayı isteyen kitlelerin önderleridir onlar.Burada yalnızca Hitler,Franko,Pinochet gibi suçlulukları tescil edilmiş anlı şanlı diktatörler akla gelmemeli.Belli bir kitle adına hareket eden Yeşil,Abdullah Çatlı,Veli Küçük gibiler de insanlık düşmanı katiller sınıfına girer.Yeşil belki barbarlıklarının çoğunu bizzat icra ettiği için kural dışı görünse de,bunların ortak özellikleri cinayetlerini bizzat işlememeleridir.

   Fakat bunlar o kadar çok kan dökerler,insanlığa öyle büyük acılar yaşatırlar ki,belki de ilerleyen zamanlarda akıl almaz bir canavar olarak anılmalarının nedeni,insanlık tarihinde çok büyük travmalara neden olmalarıdır.Bu travmalar,toplumun hafızasına kazınır ve saldırdıkları kitle ve topluluklar kuşaktan kuşağa “kurban” psikolojisini on yıllarca devam ettirirler.Daha sonra bunların gerçek yüzleri ortaya çıkarılsa da,olan olmuştur artık..Ne yazık ki,sol adına hareket ettikleri iddiasıyla,akla gelebilecek her türlü canilikleri yaptıkları halde, hala gerçek solcu olduğuna inanılanlar da vardır bunların arasında…

   Bir kez daha bakalım karikatüre…Muhalif bir haini köpekbalıklarına yediren diktatöre..Sapık değil,hatta vicdan sahibi…İnsanlığa en düyük ihanetleri yaptıklarından sonra bile “vicdan sahibi” olduklarına inanan taraftarları var onların…

Hiç yorum yok: