Durun bakalım bir tahmin edeyim bu 1980’li yılların ortalarına kadar hemen her esnafın ikonu haline gelen “veresiye satan-peşin satan” resminin kaç yıllık olduğunu..Tahminime göre bunu yapan bir türk ressamı da değil.19. yüzyıl Avrupasında hiçbir sanatsal kaygı güdülmeksizin,tümüyle pratik bir amaç için,yani veresiyeci müşterilerle vakit kaybetmek istemeyen esnaf ve tüccarların ticarethanelerine asılmak amacıyla yapılmış.Bu nedenle resmin her iki sahnesi de verilen mesajı en kolay anlaşılır ve en etkili şekilde tasarlanmış…yoksul esnaf zayıf,çelimsiz,yırtık dökük yamalı elbisesi ile,mutsuz bir yüz ve endişeli ruh halini dışavuran elini başına götürmüş bir jestle betimlenmiş.Buna karşın peşin verense mutlu ve işleri tıkırında görünsün diye rahat bir şekilde koltuğa oturtulmuş,dirseğini masaya dayaması ve vücut ağırlığını masaya vermiş olması,endişeden uzak,rahat bir ruh halinin ifadesi.Yakasındaki gül,o zamanlardan kalma bir moda mıydı yoksa çapkınlık çağrışımı mı yapıyor?Aklıma Marl...
Modernlik ve İlerleme Toplumsal değişme kavramından ne anlıyoruz? İbni Haldun'dan günümüze kadar tüm sosyologların temel sorunsallarından biridir değişim.Toplumsal değişim sorunu aydınlanma çağından sonra ilerleme olarak düşünülmüştür.Bir toplumun ilerlemesinden ne anlıyoruz?Bu sorun hiç de göründüğü kadar basit değil. Çünkü geleneksel toplumlar dahil, değişmiyor diyebileceğimiz hiçbir toplum yoktur. Katı geleneksel kurallarla belirlenmiş toplumlarda dahi, din gibi, sanat gibi kabul edilmiş değerler üzerinden ilerleme çabalarına tanık oluruz. Ancak bizim burada ele aldığımız ilerleme Rönesansla başlayıp günümüzde yeni bir seyir almış olan modern ilerleme kavramıdır.İlk olarak rönesans sanatında görülen modern ilerleme, ortaçağın Hristiyan merkezli statik toplumuna alternatif getirme iddiasında olmasa bile, yeni bir toplum, yeni bir insan ve yeni bir dünya özlemine yönelik arzu ve iradeyi güçlü bir şekilde ifade etmektedir. Ancak yeni bir ins...
Videoyu eşim çekmiş.Kırmızı oyuncak arabayı kapıp vermek istemeyen,kapı komşumuzun minik oğlu Eren. ”Oyuncağımı aldı” diye kıyameti koparansa,oğlum Berk. Genç bayan, Eren’in annesi Zerrin Hanım, yaşlı bayan ise benim annem…Bizimki ağlıyor,çırpınıyor,kendini yerlere atıyor;ama Eren,bizimkinin inadına daha güçlü bir inatçılıkla karşı koyuyor…Videoyu çeken eşim,doğru bir şey yapmadığını anlatmaya çalışıyor bizimkine,ama dinletemiyor…Daha sonra Eren’in annesi,Eren’e,oyuncağı geri vermesi için dil döküyor,fakat o da başarılı olamıyor… Bu videoyu Oğlum Berk,defalarca,on- onbeş kez ardı ardına izledi. Kandırmayı başaramasam daha da kimbilir kaç kez izleyecekti! Videoda kendini göstererek “Eren onu ağlattı,kırmızı arabayı vermedi” diye mırıldandı sonra.Şaşkınlık vardı,öfke vardı sesinde…Kendisine ait bir şeyi nasıl olup da vermediğini bir türlü anlayamıyordu. Ona acıyordum.Sanki gerçek bir haksızlığa uğramış,sanki ben uğramışım gibi…Ama yapacak bir şey yoktu.Öğrenmek zorunda olduğu bir gerçe...
Yorumlar