Kamu Maliyesinde Açığa Alma Kesintileri: Hukuki Çerçeve, İdari Uygulama ve Devlete Maliyeti
Kamu görevlilerinin görevden uzaklaştırılması (açığa alma) süreci, idarenin disiplin ve soruşturma süreçlerini sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi için tanınmış bir yetkidir. Ancak bu süreçte maaş kesintilerinin nasıl yönetildiği, bu kesintilerin memura nasıl ve ne zaman iade edildiği, ödemelerin zamanlaması nedeniyle oluşan devlet zararının nasıl minimize edileceği gibi konular, hem hukuki hem de mali açıdan önemli tartışmaları beraberinde getirmektedir.
Son zamanlarda, görevden uzaklaştırılan memurların maaş kesintilerinin iadesi sürecinde gecikmeler yaşandığına ve bu gecikmelerin idare tarafından bütçe ödeneği bulunana kadar beklenmesi gerektiği şeklinde açıklamalar yapıldığına şahit olmaktayız. Bu tür bir uygulama, devletin kendi hatalı işleyişi nedeniyle ek maliyet yükü altına girmesine ve bütçe disiplininin bozulmasına yol açabilir. Bu yazıda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve ilgili diğer mevzuat çerçevesinde maaş kesintilerinin yönetimi, iadelerin gecikme nedenleri ve bu sürecin devlete maliyeti gibi konuları detaylı bir şekilde ele alacağız.
1. Görevden Uzaklaştırma Nedir ve Nasıl İşler?
657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu Kapsamında Görevden Uzaklaştırma
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 137. maddesi göre, görevden uzaklaştırma, disiplin soruşturması veya ceza kovuşturması devam eden memurların, bu süreç tamamlanana kadar idarenin aldığı geçici bir tedbir niteliğindedir. Ancak görevden uzaklaştırma bir ceza değildir, yalnızca idari bir önlem olarak uygulanır.
Kanun'un 141. maddesine göre, memurlar bu süre boyunca maaşlarının üçte ikisini almaya devam ederler. Aylıklarının üçte biri ise kesilir. Eğer memur görevine döndürülürse, maaşından yapılan bu kesintiler kendisine iade edilir.
2. Görevden Uzaklaştırma Kesintileri Nasıl Yönetilir?
657 sayılı Kanun’un 141. maddesi uyarınca, görevden uzaklaştırma sürecinde memurun maaşının üçte biri ödenmez. 143. madde ise, memurun göreve iade edilmesi durumunda bu kesintilerin yasal faiziyle birlikte iade edilmesini öngörmektedir.
Bu noktada idari bir uygulama sorunu ortaya çıkmaktadır:
Kesintilerin ayrı bir "emanet hesabında" tutulmaması
Kesilen tutarların hazineye irat kaydedilmesi ve sonrasında ödenek tahsisi ile ödenmesi
5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu Açısından Değerlendirme
5018 sayılı Kanun’un 13. maddesine göre, kamu gelirleri bütçeye kaydedilerek harcamalar öngörülen usuller çerçevesinde yapılır. Ancak, 657 sayılı Kanun uyarınca kesilen maaş tutarları bir "kesinti" olup, nihai olarak memura iade edilmesi gereken bir tutardır. Bu nedenle özel bir "emanet hesabında" tutulması gerektiği yönünde bir yorum yapılabilir. Ancak mevcut uygulamada, bu tutarlar doğrudan hazineye gelir olarak kaydedildiği için memura yapılacak ödeme, ödenek olup olmadığına bağlı hale gelmektedir.
3. Uygulamanın Hukuki ve İdari Yönden Değerlendirilmesi
1. Memurun Mağduriyeti
Anayasa’nın 55. maddesinde düzenlenen "ücrette adalet" ilkesi, memurların maaşlarının hak ettikleri anda ödenmesini zorunlu kılmaktadır.
Maaş kesintilerinin gecikmeli olarak ödenmesi, memurun ekonomik hak kaybına uğramasına sebep olmaktadır.
Danıştay kararlarında, maaş kesintilerinin iadesinin geciktirilmesi halinde, yasal faiz uygulanması gerektiği açıkça belirtilmiştir.
2. Devletin Uğradığı Zarar
Ödenek tahsisi süreci nedeniyle geciken ödemeler, devletin faiz yükü altına girmesine sebep olmaktadır.
Danıştay 12. Dairesi’nin 2018/4523 E., 2019/128 K. sayılı kararı gereği, memurun maaş kesintisinin gecikmeli olarak ödenmesi halinde faiz hesaplanarak ödenmesi gerekmektedir.
Eğer bu kesintiler bir emanet hesabında saklanmış olsaydı, devlete binen faiz yükü azalacak ve bütçede dengesizlik oluşmayacaktı.
3. Kamu Maliyesindeki Çelişki
Vergi borçları, idari para cezaları ve diğer devlet alacakları gecikmeli tahsil edildiğinde vatandaşlardan gecikme faizi alınırken, kamu çalışanlarına yapılan gecikmeli maaş ödemelerinde gecikmenin sorumluluğu idarenin bütçe yönetim hatalarından kaynaklandığı halde, faiz farkı yine devletin bütçesinden karşılanmaktadır.
Bütçe disiplinini sağlamaya çalışan bir devletin kendi mali yönetimi nedeniyle ek maliyetler yaratması çelişkili bir durumdur.
4. Çözüm Önerileri
1. Maaş Kesintilerinin "Emanet Hesabında" Tutulması
5018 sayılı Kanun’un bütçe sistematiğine uygun olarak, kesintilerin geçici olarak bir emanet hesabına aktarılması ve memurun göreve dönmesi halinde bu hesaptan hızlı bir şekilde ödenmesi sağlanmalıdır.
2. Geç Ödeme Sürecinin Şeffaf Hale Getirilmesi
657 sayılı Kanun’a veya bir yönetmeliğe eklenebilecek bir düzenlemeyle, kesinti iadelerinin ödenme süresi açıkça belirlenmelidir.
"Ödenek çıkınca ödenecek" gibi soyut ifadeler yerine, kesintilerin en geç "izleyen maaş dönemi içinde" ödeneceği açıkça belirtilmelidir.
3. Ödenek Sürecinin Hızlandırılması
Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından, görevden uzaklaştırma kesintileri için merkezi bir "yedek ödenek" sistemi kurulabilir.
Böylece, ödenek çıkana kadar bekleme zorunluluğu ortadan kaldırılabilir.
Sonuç
Mevcut sistem, maaş kesintilerinin doğrudan hazineye gelir kaydedilmesi nedeniyle memurların hak ettikleri ödemeleri gecikmeli almasına yol açmaktadır. Bu gecikmeler nedeniyle devlet, gereksiz faiz yükü altına girmekte ve kamu maliyesine zarar vermektedir.
Bu nedenle:
✔ Kesintilerin bir emanet hesabında tutulması
✔ İade süreçlerinin net kurallara bağlanması
✔ Devlete binen faiz yükünün azaltılması için hukuki düzenleme yapılması Gerekmektedir.
Bütçe disiplini ve memur hakları arasındaki dengeyi sağlamak için, idari süreçlerin hızlandırılması ve kamu maliyesindeki çelişkilerin giderilmesi şarttır.
Yorumlar