Modern Toplumlarda Yerel Narsisizmden Dirençli Çeşitliliğe

 


Özet

​Bu makale, sosyal medyada paylaşılan basit bir "güvenilmeyecek erkek isimleri" listesinden hareketle, insan beyninin önyargı oluşturma mekanizmalarını, bu mekanizmaların evrimsel kökenlerini ve modern, akışkan toplumlarda yarattığı çatışmaları incelemektedir. Yerel topluluk narsisizmi, önyargıların bir tezahürü olarak ele alınmakta ve ulusal gurur ile dengeleme potansiyeli tartışılmaktadır. Makale, son olarak, farklılıkları dengeleyecek, kırılgan olmayan ve sarsıntılara dirençli bir toplum modeli için "Dirençli Çeşitlilik" felsefesi çerçevesinde somut sosyolojik ve felsefi öneriler sunmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Önyargı, Stereotip, Evrimsel Psikoloji, Sosyal Biliş, Yerel Narsisizm, Dirençli Çeşitlilik, Eğitim, Modern Toplum.

1. Giriş: Bir Tweet'in Tetiklediği Düşünceler

​Dijital çağın en belirgin özelliklerinden biri, bireylerin kişisel görüşlerini ve gözlemlerini geniş kitlelerle anında paylaşabilmesidir. Sosyal medyada karşılaşılan "Sedat, Halil, Yunus... gibi güvenilmeyecek erkek isimleri güncel liste" başlıklı bir tweet, ilk bakışta sadece mizahi veya kişisel bir çıkış gibi görünse de, aslında insan beyninin karmaşık önyargı oluşturma süreçlerine, bu süreçlerin sosyo-kültürel bağlamlarına ve modern yaşamın getirdiği bilişsel çatışmalara dair zengin bir tartışma zemini sunmaktadır.

​Bu makale, söz konusu tweet'i bir başlangıç noktası olarak alarak, aşağıdaki sorulara yanıt aramaktadır:

  1. ​Bu tür bir listeyi oluşturan kişinin kullandığı örüntüler nelerdir?
  2. ​İsimler ve karakterler arasında bağ kurmanın psikolojik temelleri var mıdır?
  3. ​Olumsuz deneyimlerin isimlere veya doğduğu şehirlere karşı önyargı yaratma mekanizması nasıl işler?
  4. ​Evrimsel geçmişimizdeki bilişsel kısayollar, günümüz akışkan toplumlarıyla nasıl bir çatışma yaratır?
  5. ​Bu çatışmaların modern topluma verdiği zararlar nelerdir ve eğitim bu zararları nasıl azaltabilir?
  6. ​Yerel topluluk narsisizmi gibi eğitimin bile zorlandığı engeller, dirençli bir toplum modelinin önünde nasıl bir duruş sergiler ve nasıl aşılabilir?

2. Somuttan Genele: "Güvenilmeyecek Erkek İsimleri" Listesinin Analizi

​Tweet'teki liste, rastgele seçilmiş isimlerden ziyade, belirli örüntülere göre yapılandırılmıştır:

  • Siyasi Figürler: Recep, Tayyip, Erdoğan, Kemal, Ekrem, Mansur gibi Türkiye siyasetinin önemli isimleri. Bu, listede politik bir mizah ya da eleştirel bir duruşun olduğunu göstermektedir.
  • Popüler Kültür/Spor Figürleri: Barış Alper, Kerem, Semih, Arda, Cenk gibi futbolcular veya Berkcan gibi internet fenomenleri. Bu kategoriler, güncel popüler referanslarla bir bağ kurulduğunu işaret eder.
  • Yaygın İsimler: Ahmet, Mehmet, Mustafa, Murat gibi Türkiye'de sıkça rastlanan isimler. Bu isimlerin dahil edilmesi, kişisel veya çevresel deneyimlerle oluşan genellemelerin bir yansımasıdır.

​Bu örüntüler, listeyi oluşturan kişinin kendi sosyal şemalarını ve referans çerçevesini ortaya koymaktadır. Listenin tamamının erkek isimlerinden oluşması, sosyo-kültürel bir bağlamda, belirli bir cinsiyetin belirli davranışlarla ilişkilendirildiği bir algının varlığına işaret edebilir; bu durum, cinsiyetin belirlenmesi için kesin bir kanıt olmasa da önemli bir ipucudur.

3. İsimler ve Önyargılar Arasındaki Psikolojik Bağlantı

​İsimler ile karakter özellikleri arasında kurulan bağ, psikolojide doğrudan bir kavram olmamakla birlikte, sosyal biliş, şema teorisi ve stereotipleştirme süreçleriyle yakından ilişkilidir.

  • Şema Teorisi ve Stereotipler: İnsan zihni, dünyayı anlamlandırmak ve bilişsel enerji tasarrufu sağlamak amacıyla zihinsel kısayollar (şemalar) ve genellemeler (stereotipler) kullanır (Brewer & Nakamura, 1984). Bir kişi, belirli bir isme sahip birinden olumsuz bir deneyim yaşadığında (örneğin, bir Ahmet'ten hayal kırıklığı), bu ismi olumsuz duygular ve davranışlarla ilişkilendiren bir şema oluşturabilir. Bu şema, yeni tanıştığı ve aynı ismi taşıyan birine karşı bilinçaltında bir önyargı geliştirmesine neden olabilir. Bu durum, mantıksal bir temelden yoksun olsa da, geçmiş deneyimlerin yarattığı güçlü duygusal bir tepkidir.
  • Koşullanma: Tıpkı klasik koşullanmada olduğu gibi, bir uyarıcı (isim) tekrar tekrar olumsuz bir deneyimle eşleştirildiğinde, bu uyarıcıya karşı koşullu bir tepki (önyargı) oluşabilir.

​Bu mekanizma, sadece isimler için değil, doğduğu şehre karşı yaygın önyargılar için de geçerlidir. Bir şehirden gelen birinden edinilen olumsuz deneyim, o şehirden gelen tüm insanlara genellenebilir. Bu genellemeler, medya, popüler kültür ve paylaşılan toplumsal inançlarla pekişir. Bu önyargılar, bireylerin kişisel tercihlerini ve sosyal ilişkilerini şekillendirerek, hızlı karar alma süreçleri için birer "bilişsel kısayol" görevi görür (Kahneman, 2011). Bu kısayollar, beynin enerji tasarrufu yapmasını ve belirsizliği azaltmasını sağlasa da, sıklıkla yanlış yargılara ve haksız genellemelere yol açar. Örneğin, "kısa boylulardan korkulmalı" gibi bir önyargı, bilimsel bir temeli olmamasına rağmen, Napolyon kompleksi gibi popüler mitler veya kişisel deneyimlerin genellenmesi yoluyla yayılabilir.

4. Evrimsel Geçmişimiz ve Modern Toplumun Çatışması

​İnsan beyni, evrimsel olarak küçük, homojen ve sabit topluluklarda hayatta kalmaya yönelik mekanizmalarla donatılmıştır (Dunbar, 1992). Bu topluluklarda, bireyler arası güven, aidiyet ve dış grubu hızlıca kategorize etme yeteneği hayati önem taşıyordu. Ancak günümüzün akışkan, küresel ve kalabalık modern toplumları, bu evrimsel donanımla ciddi bir çatışma halindedir.

  • Evrimsel Beynimizin Sınırlılıkları:
    • Sınırlı Güven Kapasitesi: Beynimiz, yüzlerce veya binlerce insanla derin ve anlamlı bağlar kurmaya uygun değildir. Modern toplumda maruz kalınan çok sayıda etkileşim, yüzeysel ilişkileri yaygınlaştırır ve derin güven oluşturma kapasitesini zorlar.
    • Tehdit Algısı ve Önyargı Eğilimi: "Biz" ve "onlar" ayrımına yönelik evrimsel eğilim, modern dünyada farklı kültürler, etnik kökenler, ideolojiler ve yaşam tarzlarıyla karşılaşma sıklığı arttıkça, daha fazla önyargıya ve kutuplaşmaya yol açar.
    • Belirsizlik Toleransı: Evrimsel geçmişimiz, daha öngörülebilir ve istikrarlı bir ortamda işlemeye ayarlıydı. Modern yaşamın sürekli değişen koşulları, beynimizin güvenlik ve öngörülebilirlik arayışıyla çatışarak stres ve kaygıyı artırır (Bauman, 2000).
  • Çatışmanın Modern Topluma Verdiği Zararlar:
    • Artan Duygusal ve Zihinsel Sağlık Sorunları: Yalnızlık, anksiyete, depresyon ve kimlik krizleri, modern yaşamın getirdiği aşırı bilgi yükü ve aidiyet eksikliğinin sonuçlarıdır.
    • Toplumsal Polarizasyon: Evrimsel "biz/onlar" ayrımı, dijital yankı odaları ve algoritmalar tarafından körüklenerek toplumsal kutuplaşmayı derinleştirir.
    • Güven Kaybı ve Sosyal Parçalanma: Yüzeysel etkileşimler ve belirsizlik, toplumsal güveni aşındırır, kolektif eylem yeteneğini zayıflatır ve toplumsal dayanışmayı azaltır.

5. Eğitimin Rolü ve Sınırlamaları

​Eğitim, bu evrimsel çatışmaları azaltmada hayati bir araçtır. Bireylere, beynin doğal eğilimlerinin farkına varmalarını ve onları daha yapıcı yollarla yönetmelerini sağlar.

  • Eğitimin Katkıları:
    • Bilişsel Esneklik ve Eleştirel Düşünme: Eğitim, hızlı genellemelerden kaçınmayı, kanıta dayalı düşünmeyi ve farklı bakış açılarını değerlendirmeyi teşvik ederek önyargıları azaltır.
    • Empati ve Çeşitliliğe Saygı: Farklı kültürleri ve yaşam tarzlarını tanıtan eğitim, "yabancı" algısını azaltarak empatiyi ve hoşgörüyü artırır.
    • Medya ve Bilgi Okuryazarlığı: Dezenformasyon ve manipülasyona karşı direnç geliştirerek, bireylerin bilgi okyanusunda daha bilinçli gezinmelerini sağlar.
    • Sosyal ve Duygusal Öğrenme (SEL): Kişisel farkındalık, öz düzenleme, empati ve ilişki kurma becerilerini geliştirerek bireylerin modern yaşamın duygusal zorluklarıyla başa çıkmalarına yardımcı olur.
  • Eğitimin Sınırlılıkları: Yerel Topluluk Narsisizmi: Eğitim ne kadar güçlü olursa olsun, yerel topluluk narsisizmi gibi insan doğasından kaynaklanan derin eğilimleri tamamen ortadan kaldırmakta zorlanır. Kendi grubunu özel ve üstün görme ihtiyacı, evrimsel iç grup aidiyetinin güçlü bir tezahürüdür. Hoşgörü ve empati eğitimleri, bu "biz özeliz" duygusunu yeterince tatmin edemediğinde, bu gruplar kendilerini tehdit altında hissedebilir ve kapsayıcı değerleri reddederek marjinal, kendi içine kapalı alt gruplar oluşturabilirler.

6. Kırılgan Olmayan ve Dirençli Bir Toplum Modeli İçin Öneriler: "Dirençli Çeşitlilik" Felsefesi

​Yerel topluluk narsisizmini dengelemek ve modern toplumun kırılganlığını azaltmak için, sadece toleransa değil, çeşitliliği bir güç olarak gören daha kapsamlı bir felsefeye ihtiyaç vardır. Bu, "Dirençli Çeşitlilik" (Resilient Diversity) olarak adlandırılabilecek bir yaklaşımdır:

Felsefi Temel: Toplum, tek bir kalıba sığdırılmaya çalışılan homojen bir yapı değil, biyolojik bir ekosistem gibi, farklılıkların birbirini tamamladığı ve kriz anlarında uyum sağlama kapasitesini artıran canlı, dinamik bir organizmadır.

Somut Sosyolojik ve Felsefi Öneriler:

  1. Kapsayıcı ve Dinamik Bir Ortak Kimlik İnşa Etmek (Ulusal Gururun Ötesinde "Ortak İnsanlık Projesi"):
    • Amaç: Yerel ve ulusal kimlikleri inkar etmeden, bireylere daha geniş, küresel bir aidiyet duygusu sunmak.
    • Uygulama:
      • Ortak Hedefler: İklim değişikliği, salgınlar, yoksulluk gibi küresel sorunlar etrafında uluslarüstü iş birliğini ve ortak sorumluluğu teşvik etmek. Bu, farklı grupları "biz" duygusuyla birleştiren daha büyük bir amacı ortaya koyar.
      • Evrensel Değerler ve Etik Eğitimi: İnsan hakları, adalet, küresel vatandaşlık ve etik ilkeler üzerine odaklanan, tüm eğitim kademelerine entegre edilmiş müfredatlar.
      • Çoklu Aidiyet Kimliğinin Teşviki: Bireylerin aynı anda yerel, ulusal ve küresel kimliklere sahip olmalarının bir zenginlik olduğunu vurgulayan anlatılar geliştirmek.
  2. Diyalog ve Empati Altyapılarını Güçlendirmek:
    • Amaç: Farklı grupların birbirleriyle sağlıklı ve yapıcı bir şekilde etkileşime girebileceği sürekli platformlar oluşturmak.
    • Uygulama:
      • Sivil Toplum ve Gönüllülük Ağları: Farklı sosyo-ekonomik ve kültürel arka planlardan gelen bireylerin ortak projelerde bir araya geleceği sivil toplum kuruluşlarını ve gönüllülük inisiyatiflerini desteklemek.
      • Arabuluculuk ve Çatışma Çözümü Eğitimi: Okullardan başlayarak iş yerlerine ve toplumsal alanlara yayılan, farklılıkların nasıl yönetileceği ve anlaşmazlıkların nasıl yapıcı bir şekilde çözüleceği konusunda eğitim programları.
      • Kapsayıcı Kamusal Alanlar: Farklı kesimlerden insanların doğal olarak karşılaşabileceği, etkileşim kurabileceği, güvenli ve erişilebilir kamusal alanlar (parklar, kütüphaneler, kültür merkezleri) tasarlamak.
  3. Bilişsel Esnekliği ve Bilimsel Düşünmeyi Yaygınlaştırmak:
    • Amaç: İnsan zihninin doğal önyargı ve basitleştirme eğilimlerini tanımak ve bu eğilimlerin yıkıcı etkilerini azaltmak.
    • Uygulama:
      • Metabilişsel Eğitim: Bireylere kendi düşünce süreçlerini (nasıl düşündüklerini, hangi önyargıları taşıdıklarını) sorgulama, eleştirel analiz yapma ve kanıta dayalı yargılarda bulunma becerileri kazandıran eğitimler.
      • Bilim ve Felsefe Okuryazarlığı: Bilimsel metodolojiyi, şüpheciliği ve felsefi sorgulamayı teşvik eden bir eğitim sistemi. Bu, komplo teorilerine, dezenformasyona ve akıl dışı inançlara karşı toplumsal direnci artırır.
      • Farklı Perspektifler Seminerleri: Farklı ideolojilere, inançlara veya yaşam tarzlarına sahip kişilerin bir araya gelerek saygılı bir ortamda tartışabileceği ve birbirlerinin bakış açılarını anlayabileceği forumlar.
  4. Kurumsal Esneklik ve Adaptasyon Yeteneği:
    • Amaç: Toplumsal yapıları (devlet, ekonomi, hukuk sistemi) değişime ve belirsizliğe karşı daha dirençli ve uyumlu hale getirmek.
    • Uygulama:
      • Katılımcı Yönetişim Modelleri: Yerel yönetimlerden ulusal politikalara kadar karar alma süreçlerine farklı grupların daha etkin katılımını sağlamak. Bu, politikaların daha kapsayıcı olmasını ve farklı ihtiyaçlara cevap vermesini sağlar.
      • Sürdürülebilir ve Adil Ekonomik Modeller: Ekonomik şoklara karşı dayanıklılığı artıracak, kaynakları adil dağıtan ve çevreyi koruyan döngüsel ekonomi modelleri. Bu, ekonomik eşitsizliklerden kaynaklanan toplumsal gerilimleri azaltabilir.
      • Güçlü Sosyal Güvenlik Ağları: Sağlık, eğitim, işsizlik sigortası gibi alanlarda herkesi kapsayan, güçlü ve esnek sosyal güvenlik sistemleri oluşturmak. Bu, belirsizlikler karşısında bireylerin kırılganlığını azaltarak toplumsal refahı ve istikrarı destekler.

7. Sonuç

​Modern toplumun akışkanlığı ile evrimsel geçmişimizin bıraktığı miras arasındaki çatışma, insanlığın en büyük meydan okumalarından biridir. Bir sosyal medya tweet'inden hareketle yaptığımız bu analiz, önyargıların bilişsel kökenlerinden, yerel topluluk narsisizmi gibi dirençli kültürel eğilimlere kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Eğitim, bu çatışmayı hafifletmede güçlü bir araç olsa da, tek başına yeterli değildir.

​Dirençli bir toplum modeli, sadece farklılıklara hoşgörü göstermekle kalmaz, onları gücünün ve uyum yeteneğinin bir parçası olarak görür. Bu, "Dirençli Çeşitlilik" felsefesi temelinde, ortak bir insanlık projesi etrafında birleşen, sürekli diyalog halinde olan, eleştirel düşünen ve kurumsal olarak esnek yapılar gerektirir. Bu tür bir toplum, kırılganlıklara karşı direnç gösterirken, aynı zamanda sürekli değişen dünyada ilerleyebilecek bir kapasiteye sahip olacaktır. Bu vizyon, bir ütopya olmaktan ziyade, insanlığın evrimsel geçmişiyle modern çağın gerçekleri arasında bir köprü kurma çabasının bir sonucudur.

Kaynakça

  • ​Bauman, Z. (2000). Liquid Modernity. Polity Press.
  • ​Brewer, M. B., & Nakamura, G. V. (1984). The nature and functions of schemas. Psychological Review, 91(1), 1–18.
  • ​Dunbar, R. I. M. (1992). Neocortex size as a constraint on group size in primates. Journal of Human Evolution, 22(5), 469–493.
  • ​Kahneman, D. (2011). Thinking, Fast and Slow. Farrar, Straus and Giroux.
  • ​Sherlock Holmes'un dedüksiyon yöntemlerine ilişkin referanslar, Arthur Conan Doyle'un eserlerinden genel çıkarımlardır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

VERESİYE SATAN PEŞİN SATAN..

Sınıf Sendikacılığı Bağlamında Türkiye'de Memur Sendika Hareketi

Oğlumun arkadaşı ile oyuncak kavgası!...