6 Ağustos 2009 Perşembe

KIYIYA VURMUŞ BİR YUNUSA BENZEYEN KASABA :AKÇAKOCA

resim11tb9 

Bu gibi turistik fotoğraflarda görünen değil bu gibi fotoğrafların gizlediği bir Akçakoca’dır bu yazının konusu…

Fındık bahçeleri sayılmazsa yeşil alan diyebileceğimiz yerler,mezarlıklar ve hastane bahçesi gibi yerlerdir Akçakoca’da.Mezarlıklardaki o güzelim selviler,ayaklarının dibinde mezarlıklarda yatan ölülerin değil,doğası ve tarihsel dokusu tahrip edilmiş Akçakocanın yasını tutar gibi sessiz sessiz sallanırlar rüzgarda.

 

Akçakoca belli bir kesim tarafından gezi ve tatil yeri olarak tercih edilen bir batı karadeniz kıyı kasabası.Kayaların denize dimdik indiği karadeniz kıyı profilinden biraz farklı olarak, uzun kıyı şeritleri ile dikkat çekiyor.Denizin pek temiz olduğu söylenemez ama kale plajı gibi mavi bayrak alıp temizliği uluslararası alanda teyid adilmiş plajları da var.Genelde yazlığı olan, ya da tatil için ayıracak fazla bütçesi olmayan orta halli aileler tarafından tatil yeri olarak tercih ediliyor,ancak yine de Akçakoca'nın bir turistlik belde olduğunu söylemek güç.Karadenizin kararsız yaz ikliminden dolayı.Öğle güneşi ile hava pırıl pırılken akşama kadar kara bulutların toplanması ve akabinde patlayan doludizgin sağanak,yadırganacak birşey değildir burada.Ayrıca kışın durgun olan denizin aksine yaz boyunca denizden kıyıya doğru esip güçlü dalgalar yaratan poyraz da olumsuz bir etken.Deniz sık sık yüzmekten ziyade sörf yapmaya elverişli dalgalarıyla yüzme deneyimi olmayanlara ürküntü verecek bir hal alıyor.Ama her zaman böyle değil elbette.Denizin yatışmış havanın pırıl pırıl olduğu günlerde Akçakoca Denizi zevkine doyulmaz bir hal alır ve akşam püfür püfür esen serin rüzgar sayesinde kendini caddeye atan insan kalabalığından ana baba gününe döner.Havanın alışılmadık davranışlarına hazır olmak koşuluyla Akçakoca'da uygun bir bütçe ile bir iki güzel hafta geçirebilmek mümkündür.
  Denizden istifade edecek kadar kıyısı olan başka yerler gibi Akçakoca sahil şeridi güzeldir.Kıyı boyunca plajlar,bu plajların ardına öbeklenmiş lokantalar ve eylence yerlerinin sizi sıcak bir tatil atmosferine sokması uzun zaman almaz.Yılda 2 ay da olsa ekonomide kımıl kımıl bir canlılığa yol açan turistleri akçakoca esnafı güleryüzlülüğü ile bağrına basar.Akçakoca geceleri o güzel "Akdeniz Akşamları" şarkısını getirir akıllara sık sık..
  Ancak Bu kasabayı kıyılarından ibaret sayanlar içindir Akçakocanın sevimliliği.Burada yaşıyorsanız zamanla tuhaf giden birşeyler ve bazı şeylerin eksikliği kendini her geçen gün daha fazla hissettirir.Yeşil eksiktir ve beton yığınları ile mahvolmuş bir haldedir Akçakoca.Yeşilin eksikliği tuhaftır,adeta olağandışıdır.Çünkü Akçakoca'da en ölü toprağı bile diriltecek Karadeniz iklimi egemenliğini sürdürür.Gerçi özellkle yaz aylarında kasabanın dışına doğru baktığınızda heryer yemyeşilmiş gibi görünür.Oysa bu bir yanılmadır,çünkü o yeşillikler tümüyle fındık bahçelerine aittir.Ormanları talan edildikten sonra herkese ait ormanların yerini özel mülk fındık bahçeleri almıştır.Fındık da tıpkı keçi gibi ormanın en azılı düşmanıdır.Çünkü fındık,sulanmayı istemez;engebeli araziye,meyilli yerlere bayılır.Ormanın doğal bir biçimde yetişip tarıma elverişli olmayan arazilerde kurduğu egemenliğin yerini fındık bahçelerinin egemenliği almıştır.Fındık bahçeleri genişledikçe ormanlar yok olmuştur.Akçakoca köylerinde biile kendiliğinden yetişen ormanlara seyrek rastlanır.Akçakocanın ekonomisinin temelini fındık tarımı oluşturur.Çünkü eyimli ve engebeli araziye fındık,düşük giderli ve pazar değeri oldukça yüksek bir ürün olarak kurtarıcı olmuştur.Yıllar yılı fındık tarımını destekleme politikaları sayesinde fındık alanları artmış,bu alan arttıkça çiftçinin refahı artmış,çiftçinin refah artışına bağlı olarak Akçakoca esnafının yüzü gülmüştür.Ama bu ilerleme modeli pahalıya malolmuştur Akçakoca'nın doğasına.
   Ancak son yıllarda bu gidiş kötüye dönmüş görünüyor Akçakoca'da.Birkaç yıldır fındık taban fiyatlarını oldukça düşük tutmak bir devlet politikası halini aldı.Nihayet bu yıl da erkenden "toprak mahsulleri ofisinin fındık alımı yapmayacağını" açıkladı Maliye Bakanı.Cumhurbaşkanı seçimi ve kapatma davaları nedeniyle mağdur kisvesine bürünüp bura halkının oldukça sempatisini kazanmış olan iktidar partisinin nihayet takkesi düştü,keli göründü.Hükümet fındık tarımını destekleme politikasını tümüyle terkedip çiftçiyi serbest piyasanın acımasız çarkına itiverdi.Ancak fındık alımı ve taban fiyatı,bir takviye güç olarak iktidar partisinin yedeğinde duracak her zaman.Seçim yaklaştığı zaman şimdiki sözlerini  bir kenara bırakıp bol miktarda destekleme alımı yapacaklar.Halkı uyutup seçimi kazandıktan sonra destekleme alımlarını bırakıp piyasa ekonomisinin acımasız çarkını çevirmeye başlayacaklar.Halk bu naneyi yutacak mı?Ancak sosyalizm perspektifinde planlı ekonominin gücü sayesinde refah artarken doğanın ve doğanın dengesinin korunmasının mümkün olabileceğini halkın anlaması için ne kadar daha beklemek zorundayız?Daha ne acı bedeller ödemesi gerekecek insan ve doğanın?...
    Neyse konuyu dağıtmadan bir de şu "beton yığınları" meselesine değinelim.Akçakocanın tarih içindeki serüveni korkunç derecede plansız bir gelişim seyri izlemiştir.Bunu anlamak için  tarihçi olmaya lüzum yoktur.Başınızı kaldırıp binalara bakmanız yeterlidir.Merkezde çok katlı binaların hemen hepsi,aceleye getirilmiş,maharetsiz ellerden çıkmış,hiçbir özgünlük taşımayan bir görünümdedir.Bu sokakları ya da caddelerini dolaşırken içinizi bir anda amansız bir kasvet duygusu kaplarsa,bilin ki bunda etrafınızı çevrelemiş grotesk bir şekilde sırıtan bu binaların büyük payı vardır.Akçakocanın çok büyük bir bölümü,buralarda hiç imar planı yapılıp uygulanmadığı duygusuna yol açar insanda.Ancak bu kasvet duygusuna yol açan nedenlerden birinin de,bu binaların çok eski olması değildir.Her nedense Akçakoca çok eski bir kasaba olmasına karşın tarihi denilebilecek binalara rastlamak pek kolay değildir.Tarihi ve doğası buharlaşıp uçmuş gibidir.Bu dokuyu tahrip edip yerini alan şey,hiçbir özelliği olmayan,hiçbir şey ifade etmeyen apartman gecekondu kırması diyebileceğimiz binalardır.Kıyı şeridini saymazsak,sokak ve caddelerde ağaca rastlamak imkansızdır.Hayli meyilli bir arazi üzerine kurulmuş Akçakocanın yukarı mahallelerine çıkıp etrafa baktığınızda doğanın yoksullaşması ve fakirleşmesi son derece dramatik bir hal alır.Fındık bahçeleri sayılmazsa yeşil alan diyebileceğimiz yerler,mezarlıklar ve hastane bahçesi gibi yerlerdir.Mezarlıklardaki o güzelim selviler,ayaklarının dibinde mezarlıklarda yatan ölülerin değil,doğası ve tarihsel dokusu tahrip edilmiş Akçakocanın yasını tutar gibi sessiz sessiz sallanırlar rüzgarda.
   Akçakoca'da kamu hizmetlerini gören belediyenin bu yoksullaşmada payı nedir diye sorarsanız,fazla söze gerek duymayan birşey,belediye binası, çok şey anlatacaktır.Yüksekçe bir arazide,herşeye hakim bir mevkide kurulmuş olan Akçakoca yeni belediye binası,bu yıl hizmete açılmıştır.Oldukça görkemli bir taş binadır;ilk anda bura için muazzam para harcanılmış olduğu düşüncesine yol açar.Apartman gecekondu kırması binaların egemen olduğu Akçakoca'da diğerlerine kıyasla bir saray gibi gözükür.Binanın ihtiyacın çok üzerinde bir büyüklüğe sahip olduğu,devasa odalarda bir ya da ikişer memurun çalıştığı,bu odaların ısıtılması için çok para harcandığı söylenmektedir.Böyle bir saraya ihtiyaç olmadığını,bunca harcanmış paranın fuzuli olduğunu söyleyenler haklıdır.İnsanı yutuveren geniş ama bomboş koridorları ve kocaman odaları ile belediye binasının iç mekanında eksik olan şey,sevimliliktir.Rampalı,küf kokulu,bitişik, geniş camekanlı odaları ile eski belediye binası,bundan 40-50 sene öncesinin havasını taşıyan atmosferi ile gözüme bu yenisinden daha sevimli gözükmüştür.Şimdiki şafafatlı belediye binasını yapan AKP'li belediyenin en göze çarpan eseridir bu. Binanın masraflarının çok büyük kısmı ödenmemiş,belediyenin borç hanesine yazılmıştır.Yeni belediye "sarayında"  büyük fetihler yaptıktan sonra zaferini taçlandırmak için işgal ettiği yerlere görkemli anıt ve yapılar yaptıran işgalci muzaffer komutanların yaptırdıklarını çağrıştıran bir şeyler vardır.Ancak bu saray,aslında Akçakoca'ya, harcanmış olandan daha da pahalıya mal olmuştur.Akçakocalılar şimdiki belediye sarayının olduğu yerde,doğal orman ağaçlarından oluşmuş yemyeşil bir alanın olduğunu,Belediyenin bir ağaç katliamına girişip bütün ağaçları söktükten sonra belediye sarayı için alan açıldığını söylemektedirler.Hatta o alan,Akçakoca'da çok az bulunan doğal yeşil alanların içinde ağacın en fazla bulunduğu yermiş.Belediyenin nasıl bir kıyıcı savaş sonunda zaferini ilan edip o belediye sarayını inşa ettirdiği çok daha iyi anlaşılıyor şimdi.Mühendis belediyeciler,en iyi yerleşim alanının insan ve doğa arasındaki dengeni korunduğu alan olduğu gerçeğinden habersiz, böyle övünecekleri türden eserler bırakıyorlar kendilerinden geriye.Akçakoca son seçimlerde AKP'li belediyeye yeterli oy vermeyerek yolcu etmiştir,yerine de yeni bir "mühendis"  belediye başkanı getirmiştir.Onlar da betonun zaferine(!)  katkı sağlayacaklar mı,bunu zamanla göreceğiz...
    Gerçekte yukarılara çıkıp bakıldığında kıyıya vurmuş, can çekişmekte olan bir yunus balığına benzer Akçakoca.Can çekişmektedir,ama o yunus güzelliği üzerindedir hala.Yeterli ilgi,özen ve emek sayesinde dirilip canlanacak bir yunus balığı.Karadenizde kendini çok hızlı bir şekilde yenileyebilecek güce sahip bir iklim bulunmaktadır.Her şeye rağmen kaybedilmemiştir,bire bin verecek potansiyeli barındırmaktadır.Yeter ki,insan ile doğa arasındaki o hassas uymu kararlılıkla sürdürebilecek hassasiyete sahip çağdaş bir şehircilik anlayışı ile sahip çıkılsın ona.Yeter ki,her şey,para ve rant ekonomisinin hizmetine sokulmasın.

Hiç yorum yok: