12 Ekim 2010 Salı

Marks Aramızda!...



Marks’ın ruhunu çağırmaya devam etmeli sanıyorum.Ruh çağırmak,onun öğretileri ile bağdaşmayan çelişkiler içerse de,çağırmaya devam.


Marks,Komünist Manifesto’da “Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor…Komünizmin hayaleti” diyordu.Uzun bir zaman boyunca komünizm,kapitalist sistemi ürkünç bir hayalet gibi tedirgin etti.Marks’ın öğretilerinden esinlenerek kapitalizmin alternatifi olduğu iddia edilen sosyalist rejimler kuruldu.Yakın bir zamanda sosyalist rejimler,kapitalist emperyalist sistemin amansız rekabeti karşısında çöktüler.Bugün için kapitalizm,alternatifi olmayan bir iktisadi sistem gibi görünüyor.Fakat dünyanın her köşesinde yarattığı trajik çelişkiler nedeni ile kapitalist emperyalist sistem sık sık bunalımlara sürükleniyor.Diğer yandan kapitalist iktisadi sistemin bir sonucu olarak artan ve büyük tehlike sinyalleri veren ekolojik sorunlar gösteriyor ki,kapitalist sistemde üretim maliyetleri burjuva iktisatçıların bize yutturmaya çalıştıklarının çok ötesinde ve gelecek kuşaklar bugünkü ekolojik sorunlar nedeniyle ağır bir bedel ödemek zorundalar.
Marksın hayaleti dolaşıyor;çünkü bugünkü iktisadi sistemin ve yaşama kültürünün çarpıklıklarını,onun öğretilerine başvurmadan anlamanın olanağı yok.Marks günümüzde saygın iktisatçıların ve toplumbilimcilerinin gözünde hala önemli bir değer.Gelgelelim öğretilerinin sadece bilim denilen şeyin objesi olması Marks’ın arzu edebileceği en son şeydi.O her şeyden önce bir siyasetçi idi,eylem adamı idi.Emekçi sınıfların ve proletaryanın önderi idi.Öğretileri,kapitalist sistemi yıkıp daha iyi bir insani ve toplumsal düzen kurma yolunda bir araçtı;daha fazla bir şey değildi ona göre.Buna rağmen pratik siyasette Marks eskisi kadar önemsenmiyor.Sol ya Marksa referans vermeksizin bir yol bulmaya çalışıyor,ya da onun öğretilerini tabuya dönüştürerek onu,ciddi bir sorgulama ve hesaplaşmanın silahı haline getirmekten kaçınıyor.
Marks’ın ruhunu çağırmaya devam etmeli sanıyorum.Ruh çağırmak,onun öğretileri ile bağdaşmayan çelişkiler içerse de,çağırmaya devam.Acaba o burada olsa idi,saygın bir üniversitede saygın bir bilim adamı olarak bir yaşam sürmeyi mi yeğlerdi,yoksa ezilen sınıflara siyasal bir önder olmayı mı yeğlerdi?Ölümünden sonraki yüzelli küsür yılı nasıl yorumlardı?Öğretisini bu koşullarda yeniden nasıl
biçimlendirirdi?Yoksa bugün kendisini Marksizmin yılmaz savaşçısı ilan edenlerin bile aforoz edebileceği yeni argümanlar mı ileri sürerdi?
Şüphesiz bu,kolay bir şey değil.Onun o devasa eserlerini anlamak,özümsemek de hiç kolay bir şey değil…Fakat bundan sonrası,onsuz olmayacak.Onun yapıtlarını,yaşamını ve mücadelesini yok sayarak günümüz sol siyasetinin bir yere varması pek mümkün değil...

Hiç yorum yok: