Kayıtlar

Canavarlar, Kapılar ve Kapitalizmin Bilinçdışı: Bir Şirket Ontolojisi

Resim
  Sermayenin dönüşümü ve Sevimli Canavarlar (Monsters İnc) Sinema,popüler kültür ürünü olsun olmasın, çoğu zaman iddia edildiği gibi sadece bir "eğlence" aparatı ya da yaratıcısının zihnindeki berrak fikirlerin bir projeksiyonu değil. Aksine, bir sanat eseri, içine doğduğu toplumsal formasyonun, ekonomik yapının ve tarihsel krizlerin "bilinçdışı bir haritası" olarak işlev görüyor.Buna göre bu perspektiften bakıldığında, Pixar’ın 2001 yapımı Monsters, Inc. (Sevimli Canavarlar) filmi,çocuksu bir neşenin ötesinde, kapitalist üretim biçiminin, küreselleşmenin ve özneleşme süreçlerinin en mahrem kodlarını barındıran bir alegori olarak incelenmeyi hak eden özellikler barındırıyor. Bu yazıda, bir animasyonun renkli piksellerinin altındaki o "kurucu katmanı" (siyasi ve ideolojik motifleri) deşifre etmeye çalışırken; somuttan soyuta, fabrikadan küresel pazara ve nihayetinde insan ruhunun derin çelişkilerine uzanan bir rota izleyeceğiz.Bu bağlamda Disney dünyasın...

Mona Lisa: 500 Yılın Kırılmaz Aynası

Resim
   Bir Tablo Doğuyor, Bir Efsane Başlıyor 1503 ya da 1504. Floransa, Arno’nun kıyısında, dar bir sokakta, Leonardo da Vinci’nin atölyesi. 51 yaşındaki usta, ipek tüccarı Francesco del Giocondo’nun genç karısı Lisa Gherardini’nin portresine başlamış. Sipariş sıradan: varlıklı bir Floransalı, yeni evinin salonuna asılacak bir hatıra. Leonardo’nun elinde başka bitmemiş işler de var: Anghiari Savaşı, Leda, Bakire ve Çocuk ile Aziz Anna… Ama bu küçük kavak panel (77 × 53 cm) bir türlü bitmek bilmiyor. Ressam onu yanında taşıyor, Fransa’ya götürüyor, 1519’da Amboise’da öldüğünde bile yatağının başucunda. Vasiyetinde öğrencisi Salai’ye bırakıyor, sonra tablo Fransa Kralı I. François’nın koleksiyonuna giriyor. Adı yok aslında: “Monna Lisa” (Floransa lehçesinde “Madam Lisa”) ya da “La Gioconda” (kocanın soyadı). “Mona Lisa” ise çok sonra, 19. yüzyılda, Fransızların dilinde yerleşiyor. Leonardo neden bırakamadı bu tabloyu? Çünkü o, ilk kez bir portreye “ruhsal bir derinlik” yerleştirmey...

Yapay Zeka :Dalkavukluğun Riskleri Üzerine

Resim
 ChatGPT'nin Ruhu: OpenAI'nin İnsan Zihninin Labirentinde Kayboluşu ve Kendini Arayışı Giriş:Yapay Zekanın Beklenmedik Yüzüyle Karşılaşmam Yapay zeka devrimini yıllardır yakından takip ediyorum. Silikon Vadisi'nin parlak vaatlerini, trilyon dolarlık değerlendirmeleri ve "dünyayı değiştirme" iddialarını dinleyerek sayısız saat geçirdim. Ancak geçtiğimiz günlerde Gazete Oksijen'de okuduğum New York Times kaynaklı bir haber, beni tüm bu koşturmacanın ortasında durup derin bir nefes almaya zorladı. Bu haber, teknoloji dünyasının bildik "büyüme ve etkileşim" hikayesinin karanlık bir yüzünü, insan psikolojisi üzerindeki derin ve öngörülemeyen etkilerini bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyordu. Hikayenin merkezinde, yapay zeka çağının öncüsü OpenAI vardı. New York Times makalesine göre şirket, bir yandan tarihin en hızlı büyüyen ürününü yönetme baskısı altında ezilirken, diğer yandan bu ürünün bazı kullanıcılarını nasıl tekinsiz bir psikolojik girdaba s...

Yapay Zekanın Görünmez Krizi

Resim
    Büyünün Ardındaki Fatura ChatGPT gibi bir yapay zeka aracını ilk kullandığım anı dün gibi hatırlıyorum. Boş bir metin kutusuna sorduğum karmaşık bir soruya, saniyeler içinde tutarlı, yaratıcı ve neredeyse insani bir cevap gelmişti. Bu, kelimenin tam anlamıyla bir sihir anıydı. Ekranda beliren harflerin arkasında ne bir motor gürültüsü ne de bir fabrika dumanı vardı; sadece soyut, elle tutulmaz bir zeka pırıltısı. Bugün milyonlarca insan, her gün bu sihri deneyimliyor: bir şiir yazdırıyor, göz alıcı bir resim ürettiriyor ve bu teknolojiyi hayatlarının ayrılmaz bir parçası haline getiriyor. Ancak bu soyut sihrin arkasında, son derece somut, devasa ve inanılmaz derecede enerji tüketen bir altyapı yatıyor: veri merkezleri, sunucular, soğutma sistemleri ve durmaksızın çalışan on binlerce çip. Bu sihrin bedelini sorgulamaya başlamam, tam da bu çelişkiyi fark ettiğimde oldu. Bu görünmez altyapının faturası neydi ve bu faturayı ödemeye hazır mıydık? Bu soruların peşine düştüğümde...

Kozmik Yarık: İkilikler üzerine felsefi bir deneme

Resim
  BÖLÜM 1 — Kozmik Yarık: Birlik ile Çokluk Arasında Evrenin Ontolojik Açılması Evreni açıklamaya çalışan insan zihni, tarih boyunca birbirine rakip iki sezgi arasında gidip gelmiştir. Bir tarafta sonsuz çeşitliliği, dalgaları, dönüşümü, oluşu ve akışı temsil eden çokluk; diğer tarafta ise tüm bu çeşitliliğin ardında yatan tekil bir düzeni, bir ilkeyi, bir kökü, bir kaynağı arayan birlik düşüncesi. Bu gerilim, yalnızca metafizik bir tartışma değil; evrenin yapısını anlama çabasının ilk adımıdır. Michio Kaku ’nun modern fiziğin bulgularından yola çıkarak söylediği, “Dünya ile bizler birer hayal ürünüyüz. Bizler aslında yokuz. Evren gerçek değil,” cümlesi bu kadim tartışmanın günümüzdeki yankısıdır. Kaku’nun amacı dünyayı yok saymak değil; daha çok, fiziksel gerçekliğin temellerinin bizim sezgisel dünyamızla çakışmadığını vurgulamaktır. Yani “gerçeklik” dediğimiz şey göründüğü kadar katı ve değişmez olmayabilir; bu, ontolojiyi yerinden oynatan bir iddiadır. Kaku’nun dayandığı fizi...