Kayıtlar

Sınıf Sendikacılığı Bağlamında Türkiye'de Memur Sendika Hareketi

Resim
Türkiye'de Memur Sınıf sendikacılığının  bastırılması Türkiye’de memur sınıf sendikacılığı(*) , özellikle 2000’li yıllardan itibaren neoliberal yeniden yapılandırma sürecinde sistemli biçimde bastırılmış, sınıf olarak bütünleşme potansiyeli zayıflatılmış ve devletle çatışmayan, uyumlu bir konuma itilmeye çalışılmıştır. Bu süreç, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda ideolojik, yapısal ve kültürel boyutlar içerir. Aziz Çelik’in (2012) Türkiye’de Sendikacılığın Krizi adlı çalışmasında da vurguladığı gibi, kamu emekçileri hareketi 1990’larda toplumsal muhalefetin taşıyıcı unsurlarından biri olarak öne çıkmışken, 2000 sonrasında parçalanmış ve işlevsizleştirilmiştir. Bunun temel nedenlerinden biri, devletin, sermaye sınıfının çıkarları doğrultusunda kamu yönetimini yeniden yapılandırmasıdır. Bu yeniden yapılandırma, kamu hizmetlerini metalaştırmakla kalmamış, aynı zamanda kamu çalışanlarını da bir “maliyet unsuru” olarak tanımlamış ve onların hak taleplerini bastıracak bir p...

Zamanın Labirentinde Kaybolmak: Paylaşılamayan Anlar, Geriye Doğru Büyüyen Yaslar

Resim
I. Güller Solarken ve Hafızanın Tetiklediği Zaman " Hafızanın bahçesi çoraklaşmaya başlayınca, insan elde kalan son güllerin üzerine titrer. Kuruyup gitmesinler diye, sabahtan akşama kadar onları sulayıp okşuyorum: ‘Hatırlıyorum, hatırlıyorum ki unutmayayım!’" der Orhan Pamuk, Kara Kitap ’ta. Bu cümle, belleğin yalnızca geçmişi taşıyan bir depo olmadığını, aynı zamanda zamanın geçiciliğini fark ettikçe giderek daha fazla anlam yüklediğimiz kırılgan bir alan olduğunu gösterir. İnsan, yaşlandıkça ya da yaşamın sabitlenmiş anları içinde sıkıştıkça, artık akmayan zamanın içinden geriye dönüp kalanlara sarılma ihtiyacı duyar. Ancak ne kadar tutmaya çalışırsak çalışalım, o anlar elimizden kayar; ve belleğin tesellisi, çoğu zaman zamanın geçiciliğine atılmış çaresiz bir düğüm gibidir. Geçmişin üzerine titremek, aslında onun geri gelmeyeceğini bilerek yaşanan bir yas sürecidir. Üstelik bu yas, yalnızca sevdiklerimizin kaybıyla değil, aynı zamanda bizi biz yapan düşünce kalıplarını...

ChatGPT'den Müjde: Hafıza ve Düşünce Alanı Yepyeni Bir Boyuta Taşınıyor

Resim
ChatGPT’nin Belleği: Sessiz Değişimin Ayak Sesleri Geçenlerde bir yenilikten haberdar oldum: ChatGPT, uzun vadeli bellek denen bir şey üzerinde çalışıyormuş. İtiraf edeyim, ilk başta ürktüm. Hafıza mı? Yani bir gün gelip "Geçen yaz bana şöyle demiştin" diyecek bir yapay zekâ mı? Sonra biraz daha düşündüm. Aslında bir anlamda, bu kaçınılmaz bir adım. Yapay zekâ bugüne kadar bizim için sadece bir anlık cevap makinesiydi. Şimdi ise, sürekliliği olan bir ilişki kurmak üzere evrim geçiriyor. Mantık şöyle çalışıyor: Sen bir şey söylüyorsun, mesela "Ben kısa sap bağlama çalıyorum" diyorsun, ya da "Üzerinde çalıştığım bilim kurgu romanı var" diyorsun. O da bunu bir köşeye kaydediyor — küçük, zararsız bir kart gibi düşün. İstersen unutmasını da sağlayabiliyorsun. İstersen o bilgiyi güncelleyebiliyorsun. Bu yüzden içimi biraz rahatlatan bir şey var: Bu hafıza, kendi kendine gizlice büyüyen bir şey değil. İz bırakıyorsun ama o izi sen seçiyorsun. Öte yandan... Kendim...

Geleceğin ekonomisi üzerine bir dijital ütopya

Resim
  Metaverse'ü Geçtik, Yine Aynı Yerdeyiz      2045 yılında insanlar dünyanın pek çok sorununu sanal gerçeklikte unutmaya alışmıştı. Dev teknoloji şirketleri, sınırların ötesine geçen dijital evrenler inşa etmeyi başarmıştı. Meta, bu dünyalardan birine sahipti. Süslü avatarlar, devasa etkileşim salonları, kendi para birimine sahip ekonomiler... Her şey "yeniden yaratılıyormuş" hissi veriyordu. Ancak bir şey değişmiyordu: çalışmanın değeri.     Metaverse, ilk bakışta herkese açık gibi görünse de içerik üretmek için gerekli kaynaklara sahip olanlar, yine aynı oyunculardı: büyük ajanslar, kurumsal içerik makineleri ve sermaye destekli dijital varlık sahipleri. Gerçek bir sanatçı ya da bağımsız bir anlatıcı için sistem, yenilikten çok eski sömürü tekniklerinin dijital versiyonuydu. Kimi insanlar kendilerini bu evrende "dijital zanaatkârlar" olarak tanımlıyordu. Onlar çiziyor, yazıyor, model tasarlıyor, seslendiriyor; yani içerik yaratıyorlard...