1 Ağustos 2010 Pazar

Bir Genç Adamın Dünyaya Meydan Okuması


O sabah uyandığında zıpkın gibi hissediyordu genç adam kendini.Gençti,enerjikti,güçlüydü...Hazırdı dünyaya meydan okumaya...

Uyumadan önce yeni bir insan olmaya karar vermiş,hayatı boyunca bağlı kalacağı ilkelerini kesin olarak belirlemiş,İlkelerinden ödün vermemeye yemin etmişti.Kimseye boyun bükmeden yaşayacak,o andaki somut çıkarlarını düşünmeksizin doğru neyi gerektiriyorsa onu yapacaktı.

En önemlisi, söyleyeceği çok önemli şeylerin olmasıydı.Genç adam her şeye en yüksekten,en geniş açıdan bakmasını,hem kendisi hem de içinde bulunduğu topluluk için,dünya için gerekli olanları çok iyi biliyordu.

Ancak evine döndüğünde geçirdiği feci bir kaza sonrasında yükünü telef etmiş bir kamyon kadar perişan bir haldeydi.İçinden birkaç sövüp saymak geldi,ama bunun bir yararı olmayacağına kanaat getirip yorgun gözlerini kapattı,uyudu...

Genç Adam,herkesin yeni fikirler,yeni bir dünya,yeni bir hayat enerjisi beklediğini sandığı bir dünyaya meydan okumaya kalkmıştı.Oysa dünya,görünmez engeller yığıyordu önüne ne yapsa,nereye gitse...

Kimsenin onu adam yerine koymaya niyeti yoktu.Söylediklerini duymazdan geliyorlar,tartışma önerilerini buz gibi soğuk bakışlarla geri çeviriyorlardı.Bir araya gelip fısıldaşıp kıkırdaşıyorlar,hep beraber onu "dışlama oyununu" sahneye koyuyorlardı.Genç adam kendini önce gülünç hissetti,sonra sönmüş bir balon gibi utanç içinde...Israr etti konuşup tartışmak için;ama her nedense genç adamın ne söyletip söylemediğiyle değil,onun sosyal mevkiiyle,eğitim durumuyla,çok parası olup olmadığı ile ilgileniyorlardı."Kendine gel..Sen kimsin?Paran kadar,eğitim durumun,sosyal mevkiin kadar konuş ya da kapa çeneni"diyorlardı açıkça sylemeseler de...

Üstelik sevip saydığı insanları bile kaybetmek üzere olduğunu anladı gerçek fikirlerine göre yaşamak istediğinden.Birbiri ile gırtlak gırtlağa gelmiş olanlar bile ona karşı ittifaka girişiyor,herkesin üstüne birşey düşüyormuş gibi,ne gerekiyorsa yapıyorlardı.

Genç adamın meydan okumaya kalktığı dünya,herkesi yanına çekip meydan okumuştu ona...Dünya sanki o sefil halinden memnun gibiydi.Onca ahlayıp vahlayan görünümüne rağmen,değişmeye ihtiyacı yokmuş gibi kendinden memnuniyet oyunu oynayıp duruyordu.

Ertesi gün, bir zıpkın değil,bir hücre mahkumu gibi uyandı yatağından kalktı oflayıp puflayarak genç adam.Bir süre sonra kendine geldi ve ne pahasına olursa olsun savaşmaya karar verdi.Kendine meydan okuyan dünya ile hesaplaşacaktı.Dünyanın önüne çektiği o görünmez tuzaklara düşmemeyi öğrenecek,o "dışlama oyununu" bozmanın bir yolunu bulacaktı.

Dünyanın kahpeliklerine,alçakça tuzaklarına karşı sabırlı olmaya karar verdi.Başka da seçeneği yoktu zaten...Ya dünyayı değiştirme savaşının yılmaz bir militanı olacak;ya da kişiliğine,onuruna,insanı insan yapan bütün hasletlerine elveda diyecekti.

Hiç yorum yok: